Sergey Mihayloviç Ayzenştayn 23 Ocak 1898’de Riga’da doğmuş Sovyet sinema yönetmeni ve kuramcısıdır. O zamanlar Rus İmparatorluğuna aitken bugün Letonya’nın başkenti olan Riga şehrinde geçen çocukluğu 7 yaşında anne ve babasının ayrılışıyla kısa sürmüş ve gemi yapımında çalışan inşaat mühendisi babasının işlerinin bitişiyle 1910 yılında Sergei 12 yaşındayken St. Petersburga yerleşmişlerdir. Babasının etkisiyle 1916-1918 arasında İnşaat Mühendisliği Enstitüsü’nde okuduktan sonra plastik sanatlar alanında kariyer yapmaya karar verir ve Güzel Sanatlar Okulu’na gider. 1919 da Rusya’da yaşanan olayların içinde bulur kendisini, Kızıl Ordu’ya katılıp cepheye gider ve askerliğinin bitmesine yakın 1920’lerin başlarında avangard tiyatro ve sanat dünyasıyla tanışarak Moskova’daki Proletkult Tiyatrosu’na katılır. Sanata ve dil öğrenmeye olan ilgisi sayesinde kariyeri çok hızlı gelişme gösterir ve önce sanat yönetmenliği daha sonra da yönetmenlik yapmaya başlar. Mekân ve kurgu konusunda daha özgür olabilmek adına tiyatro sahnelerinden uzaklaşıp sinemaya yönelir.
Çok sürmeden 1925 yılında ilk filmi “Grev” ile yepyeni bir temsil alanı ve anlatı dünyası oluşturarak, film içinde kahraman tipi meydana getirir. Mekân gerçek bir metalürji yani ağır metal üretim fabrikasıdır. Kahramanı ise kitlelerdir, insan topluluklarıdır. Bireyler, şahıslar aslında arka plana itilmiştir. Eisenstein, filminde çok iyi kurgulanmış bir montaj ile sahneleri birbirine ustaca bağlamış, bu sayede de izleyicinin hislerini istediği yöne çekebilmiş, seyircinin duygularını yönlendirerek onları film boyunca heyecanlandırmıştır. Filmindeki bu farklı, başarılı anlatı biçimi ve çekim montajı Eisenstein için yeni bir yol belirlemiştir.
Yine aynı yıl içerisinde çektiği ikinci filmi “Potemkin Zırhlısı” sessiz film olmasına rağmen tüm zamanların en etkileyici filmlerinden biri olarak sinema tarihine altın harflerle kazınmıştır. Sinemanın gücünü fark eden ilk liderlerden olan Lenin, Ekim Devriminden yaklaşık iki yıl sonra yayınladığı kararname ile sinemacılık alanını devletleştirir. İlk filmindeki başarısı üzerine, “Potemkin Zırhlısı” Eisenstein’a devlet tarafından sipariş edilmiş bir propaganda filmidir aslında. Film 1917 Ekim Devrimini anlatmaktadır. Eisenstein ilk filminde kazandığı tecrübelerin üzerine eklediği yepyeni montaj teknikleri, estetik anlatımı ve etki yöntemleriyle basit bir propaganda filmi olmanın çok çok ötesinde, yaptığı bu filmi büyük bir klasik haline getirmiştir.
Eisenstein 1929’da Sovyet makamların da izniyle, film endüstrisinin o zamanlar çok daha ilerde olduğu yere önce Avrupa’ya ve daha sonra da Amerikan Paramount film şirketinin teklifini kabul ederek Hollywood’a geçiş yapar. Fakat Avrupa’da ve Amerika’da aynı başarıyı yakalayamaz. Hollywood’da, Alman kökenli Amerikalı yazar Theodore Herman Albert Dreiser’in romanı olan “An American Tragedy” (İnsanlık Suçu) eserini sinemaya uyarlamak için çalışmalar yapar ancak stüdyonun çalışma koşullarında anlaşamayınca kontratı iptal etmek zorunda kalır. Daha sonra Pulitzer Ödüllü Amerikalı yazar Upton Sinclair desteği ile “Que Viva Mexico” (Yaşasın Meksika) dört bölümlük film çekmek için Meksika’ya geçer ancak filmi tamamlayamaz ve filmin yapımcılarıyla yaşadığı tartışmalar sonucu 1933’te Sovyetler Birliğine geri döner.
Yaşadığı bu skandalın ardından bağlı olduğu partiden ayrıldığı söylentileri ortaya atılır ve ayrı
ca şekilci olduğu ileri sürülerek birçok eleştiriye maruz kalır. Her şeye rağmen Eisenstein, bütün eleştirileri ve suçlamaları kabul eder ve yine de film üretim işini durdurmaz. Sovyetler’e dönüşünün ve maruz kaldığı durumların ardından 1938 yılında Mosfilm Stüdyoları ile anlaşma yaparak Sovyetlerde büyük bir ilgi ile izlenen “Aleksandr Nevskiy” filmini çeker. Fakat film diğer ülkelerde talep görmemiş ve düş kırıklığına uğramıştır.
Her şeye rağmen üretime devam eden Eisenstein 1944 yılında “Korkunç İvan” filminin birinci bölümünü, 1946 yılında ise ikinci bölümünü yapar. Bu sefer de Korkunç İvan’ı eleştirel bir dille anlatan ikinci bölüm Stalin tarafından yasaklanır ve Stalin ölene dek yayınlanamaz.
Son filmlerinde yurtseverlik ve kahramanlık üzerine temalarını işleyen Eisenstein, 50 yaşında 11 Şubat 1948 tarihinde Moskova’da hayatını kaybetmiştir.
Eisenstein sineması, arkasında iki önemli iz bırakmıştır. Birincisi Eisenstein’ın çizgisel anlatıma dayalı kendi kurgu anlayışını ortaya koyması ve Amerikan kurgu anlayışın dışına çıkmasıdır. Bu kurguya ‘’çarpıcı kurgu’’ adını vermiştir. Seyircide en yoğun ruhsal etkiyi uyandıracak, izleyiciyi çarpacak şekilde eylemden bağımsız olarak görüntüleri seçmiştir. Dahası montaj anlayışında zıtlıklardan yararlanmıştır. İkinci önemli iz ise kahramanın birey yani bir tek kişi değil de kitle olmasıdır. Filmlerindeki başrol belirli bir kitle yani halktır konu ise halkın politik olarak yaşadıklarıdır. Şâhısa özgü değildir. Topyekundur. Eisenstein montaj ekolü seyirciyi şaşırtmayı ve seyircinin duygularını yönlendirmeyi amaçlar, diyalektiktir, yani ikna etme sanatının en iyi örneklerindendir. Öyle ki bu Sovyet yönetmenin hayatı, sinema aracılığı ile düşünce ve kavram üretmekle geçmiştir.
Bize Ulaşın