Ahmet Uluçay’ın Günlükleri
Küre Yayınları’ndan Mayıs 2018’de çıkan kitap bundan on yıl önce kaybettiğimiz yönetmen Ahmet Uluçay’ın günlüklerinden oluşuyor. Günlükler 13 Mayıs 2000 tarihi ile başlıyor en son yazılı tarih 24 Ocak 2006. Kitapta az da olsa yönetmenin kendi el yazısı ile yazdığı sayfalar da paylaşılmış.
Ahmet Uluçay sinemamızda önce kısa filmleri ile tanıdığımız bir kişilik. Daha sonra ilk uzun metrajını 2004 yılında bitirebildi. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak ismini verdiği bu filmin ardından Bozkırda Deniz Kabuğu gelecekti ama hastalığı buna izin vermedi.
Kitap kısa filmlerinden uzun metrajına Ahmet Uluçay’ın yaşadığı Kütahya ilinin Tavşanlı ilçesindeki hayatında kalemleri, kâğıtları, bilgisayarı ile kapandığı kendi iç dünyasını bizlere anlatıyor. Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminin senaryosunu yazarken Vizontele’nin de benzer konuyu işlediğini öğrenince kendi senaryosunu filme çekmekten vazgeçmesi, yaşadığı hayal kırıklığı, filmi ondan önce izleyen bir arkadaşının devam senin senaryon farklı demesi ile tekrar yola koyulması, kafasının içi sinema ile doluyken yaşadığı nöbetler, baş ağrıları, imkânsızlıkları, maddi sıkıntıları…
Hepsi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminin arkasındaki koca bir ömürden geride kalan anılar. Ahmet Uluçay sinemamızda o dönem ilk filmini yapmış diğer yönetmenlerden çok büyük farklılıklar gösteriyordu. Eğitimi onlar gibi değildi. Uzun yıllar kamyon şoförlüğü yapmıştı. Onlar gibi sinemanın merkezi diyebileceğimiz İstanbul’da yaşamıyordu. Ama sinemaya olan aşkı hep onunla birlikte yol almıştı. Bir uzun metraj film yaptı, belki de kısa filmlerinden çok bu uzun metraj filmi ile biliniyor.
İki yüz kırk bir sayfalık bu kitapla onun dünyasının derinliklerine onunla birlikte yol alabilirsiniz. Onun için İstanbul hem bir ışık yılı kadar uzaktaydı hem de sürekli gidip geldiği, film yapma sürecinde ona destek olacaklarını düşündüğü arkadaşlarının yaşadığı şehirdi. 21 Ağustos tarihli güncesinde şöyle bahsediyor İstanbul’dan :
İstanbul ile köyüm arasında bir ritim uyumsuzluğu yaşıyorum. İstanbul’da her şey ne güzel yolunda (gideceğe benziyordu). Burada her şey dingin. Sabırsızlık, ne yapacağımı bilememek beni yoruyor. Öğleden sonra “Anasını satayım!” deyip uyudum. Oysa bir şeyler yapmak istiyorum. Uyandığımda kocaman bir baş ağrısı vardı. Bir anda nöbetin ruh hali içine düştüm.
Ahmet Uluçay’ın Günlükleri s. 28
Filmlerine yansıyan görüntülerle onun iç dünyası arasındaki ilişkiyi anlamak için de günceleri okumak önemli. Kitabın 31.sayfasını okurken bir kısa filmi geliyor aklıma.
…Şöyle kaygısız, dingin, her şeyi unutup bir gece sokak kapımın önündeki karanlık köşeye sığınıp ay ışığını yaşamalıyım. Çevremi siluetler ve gölgeler halinde görmeliyim. Şimdi ay ışığı giren bir pencerem, pencerenin dibinde bir yatağım olsaydı… Bir tüy hafifliğinde uyusaydım.
Ahmet Uluçay’ın Günlükleri s.31
Bu satırlar beni Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak isimli kısa filmine götürüyor. Suya yansıyan ağaç görüntüleri suyun dalgalanması sonucu ağır hareketlerle bozuluyordu. Bu aynı zamanda fotoğraf ve sinema arasındaki ilişkiyi de anımsatıyor. Yani onun Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminde görüntüleri gımıldatmaya çalışan çocuklarının yaptığı gibi.
Bize Ulaşın