Seyir Defteri: Güney Amerika (Bolivya, La Paz)

/

Bölüm 10, Bolivya, La Paz.

Pazartesi, 10 Temmuz 2017 

Sabah otelde kahvaltımızı yapıp minibüse doğru yürüyoruz. Bagajları minibüstün üzerine yüklüyorlar ve biz içeriye yerleşiyoruz. Yolculuk süresi yaklaşık iki saat. İki saat sonra sınır kasabası Desaquadero ‘ya ulaşıyoruz. İlk olarak Peru sınır polisinde çıkış işlemleri yaptırıyoruz. Sonra çıkıp elimizi kolumuzu salla sallaya bir köprüden Bolivya ‘ya geçiyoruz.  

Ortada sınır falan yok. İnsanlar, yük taşıyan eşekler karşılıklı olarak geçip duruyorlar. Neyse tabelalara bakarak Bolivya sınır polisine gidiyoruz, giriş işlemlerimizi yaptırıyoruz. Artık Bolivya’dayız.  

Desaquadero ’dan La Paz ‘a gitmemiz gerekiyor. Bunun için tarif edilen terminale gidiyoruz!.. Buradaki minibüsler felaket. 11, 12 kişilik arabaya 20 kişi dolduruyorlar. Yine bagajları arabanın üzerine kendimizi içeriye yerleştiriyoruz. Araba dolunca durum daha net anlaşılıyor ve böyle 2 saat gidemeyeceğimize karar vererek iniyoruz minibüsten. Hemen yanda taksi dolmuşlar var. Bunlarda ilginç, normal arabaya şoför hariç 5 kişi alıyorlar. Biri bagaja biniyor. Kavga dövüş 4 kişi parası vererek yine 4 kişi olarak biniyoruz. Zaten bavullar bagajı dolduruyor.  

Yine bir 2 saatlik yol sonrası La Paz ‘dayız. Sıkı pazarlığımızdan hoşlanmayan taksici otelin 1 km uzağında bırakıyor bizi. Neyse ki yokuş aşağı kolayca ulaşıyoruz otele. Otelde 2 gecelik rezervasyonumuz var ama program sıkıştı biraz 1 gece kalmaya karar veriyoruz. Yarın akşam Uyuni ‘ye gitmemiz gerekiyor. Tabii otel kabul etmiyor. Yine 2 gece ücreti ödüyoruz ama bu sayede ertesi gün dolaşırken bavullarımızı otelde bırakıp taşımak zorunda kalmıyoruz

Yerleştikten sonra çıkıp etrafı dolaşıyoruz. Burası alış veriş için çok uygun bir yer. Dolayısı ile sonraki iki gün alış veriş ağırlıklı geçiyor. Akşam bir restoranda lama bifteği yiyoruz, kızlar çok beğenmiyor ama benim epey hoşuma gidiyor. Patates çorbası, açık büfe salata barı ve tabi ki bira ile de iyi gidiyor hani. Yemekten sonra otele dönüyoruz. Yarın yine şehir turu var. Yatıyoruz ama uymak zor. Burası yarı hostel, ortak banyosu olan odaların banyosu bizim odanın hemen yanında, yerler de ahşap. Yürünürken epey ses çıkartıyor. Yani sabaha kadar banyoya giren çıkanın hesabı olmayınca bizim de uyku harap oluyor. Bölük pörçük uyuyabiliyoruz. Sabah erken kalkıp, kahvaltı yapıp yine sokaklara çıkıyoruz.  

Bugün atılan adım: 10,900 

Salı, 11 Temmuz 2017  

Dün akşam Sucre ’den Santa Cruz ’a uçak bileti rezervasyonu yaptık. Ucuz bilet bulunca 12, 13 saatlik pahalı bir otobüs yolculuğuna tercih ettik. Fakat İnternetten ödeme yapamadığımız için bu sabah önceliği, yakınlarda olan uçak firmasının bürosuna giderek biletleri almaya verdik. Epey sıra var. İşi hallediyoruz ama öğle oluyor. Bürodan çıkınca ana caddede işçilerin gösteri yürüyüşü ile karşılaşıyoruz. Pankartlarda Che çizimleri. Fotoğraflıyoruz. “Venceremos” sloganları, atılan dinamitler, patlayıcılar eşliğinde biz de yürüyoruz bir süre.  

Acıkıp, bir fast foodta kızarmış tavuk, patates ve meyve suyu içerek karnımızı doyuruyoruz. Alış verişe devam tabi. Otobüsümüz 20:30’da, otele dönüp duşumuzu alıyoruz. Muhtemelen iki gün ve gece yollarda geçecek. Duştan sonra zaman geçirmek üzere çıkıp birer fincan çay, kahve içiyoruz. 

Sonra dönüp bavullarımızı alıp, taksi ile terminale doğru yola çıkıyoruz. La Paz terminali büyücek bir terminal. Biraz erken geldiğimiz için bekliyoruz. Saatinde biniyoruz otobüse. Sürpriz, geniş, 1+2 ve yatağa dönebilen koltuklar. Bunların fiyatı pahalıydı, bir yanlışlık olmuş sanırım, olsun rahat gideceğiz. 20:30 ‘da kalkıyor otobüs. Uzun bir yolculuk, hadi bakalım.

Bugün atılan adım: 12,000 

1964 yılında memur bir babanın çocuğu olarak Urfa’da doğdum. 1968 yılında hayatımın geri kalanını geçireceğim İstanbul’a tanıştım. 1986 yılında Yıldız Üniversitesi Kocaeli Mühendislik Fakültesinden Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum. Sırasıyla askerlik, iş hayatına başlama, evlilik, iki tane dünya güzeli kız dünyaya getirme, kendi işini kurma ve sonra “Yeter daha ne kadar çalışacaksın?” diyerek iş hayatını komple bırakma çizgisinde bir yaşam geçirdikten sonra, hobilerime yöneldim. Yurt içi, yurt dışı geziler, teknecilik ve karavancılık ile görme, keşfetme ihtiyacımı karşılarken, bunları belgelemek için çocukluktan beri sevdalısı olduğum fotoğrafa tekrar başladım. Aslında çocukluktan beri sevdalı olduğum söylenemez; çocukluğumun tatil günleri, ilkokuldan başlayarak dayımın Maltepe’deki fotoğraf stüdyosunda çalışarak geçti. O zamanlar dışarıda oynamak yerine o daracık karanlık odada, fotoğrafçılığın mutfağında çalışmak nefret edilesi bir durumdu. Ama her aşk nefretten doğmaz mı? Doğar; dolayısıyla fotoğraf makinesini hiç bir zaman yanımdan ayırmadım. Askerlik sırasında, 1988 yılında, AFSAD'da temel eğitim aldım. 2014 yılında, emekli olur olmaz İFSAK’a üye oldum. Çeşitli karma sergilerde, dernek içerisindeki fotoğraf gruplarında, sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Bir dönem Yönetim Kurulu'nda görev yaptım. 2018 yılında İstanbul Fotoğraf Günleri Koordinasyonunu üstlendim. Ve bu sevdiğim ortamda bulunmaya devam ediyorum.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Gezi Kültürü