Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu‘ndan Tülin Safi tarafından hazırlanmıştır.
*****************
Ren Hang, kısacık hayatından (1987–2017) geriye unutulmaz fotoğrafları ve şiirleriyle derin bir iz bırakarak geçip gitti.
Hang, çocukluğunu Çin’in kırsal bir bölgesinde geçirir. Ailesinin yanından 17 yaşında ayrılarak Pekin’e reklamcılık okumaya gider. Üniversite yıllarında can sıkıntısıyla baş etmek için kompakt bir analog makineyle arkadaşlarının nü portrelerini çekerek fotoğrafa başlar. Yıllar içinde, dikkat çeken çalışmalarıyla uluslararası bir sanatçıya dönüşür. Ren Hang’ın fotoğrafları Çin’de günümüzde bile rejim baskısıyla yoğun bir şekilde denetlenen cinsellik, beden, kimlik konularını mesele edinir. Onun sanatı tutucu bir topluma karşı cesur bir cevap ve bir yandan da içsel bir konuşmanın yansımasıdır. Saldırı içermeyen bir provokasyon denilebilir. Müstehcenlik suçlamasıyla defalarca tutuklanmış, sergileri basılmış, internet sitesi engellenmiştir. Her şeye rağmen evim dediği Çin’den başka bir yerde yaşamayı düşünmez.
Beden, kimlik konularına yoğunlaştığı fotoğrafları kendisi öyle bir niyeti olmadığını söylese de yaşadığı toplumun değerleri nedeniyle politiktir.
Çin’de sanat yoluyla cinsel özgürlük üzerine devrimsel bir dönüşüm yapmak gibi bir misyonu olmadığını söyler. Çok fazla kültürel ve politik bağlamda düşünmediğini, sınırları zorlamak gibi bir niyeti olmadığını sadece yapmak istediklerini yaptığını belirtir. Fotoğrafları provokatif, erotik olarak tanımlansa da asla pornografik değildir. Bedene karşı bir mesafe içindedir ve çıplaklık yaşamın doğalında olduğuna göre o da doğal olanı ve istediğini yansıtmaktadır. Kadın ve erkek bedenine eşit mesafede durarak aradaki sınırları kaldırmayı araştırırken cinsiyet konusunun -kendi cinsel yaşamı dışında- onun için ayrım yaratmadığını belirtir. Bu anlamda “queer” bir sanatçı olarak kabul edilir.
Özgün tarzı hemen fark edilir. Fotoğraflarını çıplak bedenler, hayvanlar, bitkiler ve çiçeklerin özenle bir araya geldiği kompozisyonlar oluşturur. Renk ve göz aldanmaları, tekrarlar ve sürrealizm onun tarzının bir parçasıdır. Analog fotoğrafı doku, kalite ve renkleri nedeniyle daha çok sevdiğini ve tercih ettiğini söyler. Doygun renklerden oluşan, yüksek kontrastlı fotoğrafları nükteli ama aynı zamanda hüzünlü bir dil barındırır. Kamu içinde çıplaklık yasak olduğu için özel dairelerde, gökdelen çatılarında, geceleri park ve orman içlerinde gizlice çekimler yapar. Bu sürecin fotoğraf çeken ve çekilen için bir oyun arayışı olduğunu vurgular.
Çalışmalarını herhangi bir şekilde tanımlamak istemez, onlara isim vermez, fotoğraflarının kendileri için konuşmalarını istediğini söyler.
Çekimler bir plan dahilinde olmadan spontane ve sezgisel ilerler. Yine de fotoğraflarında ve şiirlerinde Ren Hang’ın kontrolü hissedilir. Bir arkadaşı akıl sağlığını denetleyemediği için kontrolü çalışmalarına yansıttığını söyler. Çin ve Asya çağdaş sanatından özellikle Nobuyoshi Araki’den etkilenmiştir. Kendisinin hamisi de olan ve bir dönem küratörlüğünü yapan Ai Weiwei’ye göre fotoğrafları şiirsel ve hüzünlüdür, kayıp ve yas duygusu içerir. Ren Hang’ı Çin’in yeni nesil avangard sanatçılarının temsilcisi olarak görür.
Şiirleri de fotoğrafları gibi aykırı, öznel, gerçeküstü ve tuhaflığa meyillidir. Onun için şiir, bir tüketim nesnesi olmaktan öte içsel ve kişiseldir. Uzun yıllar boyunca muzdarip olduğu ağır depresyon nedeniyle ölüm fikrini sık sık şiirlerinde dile getiriyordu. Pek çok uluslararası başarı ve tanınırlığa rağmen 30 yaşını doldurmadan kısa bir süre önce bir gökdelenin 27. katından atlayarak hayatına son verdi. Geriye kalan şiirlerinden birinde şöyle der:
Hayat kesinlikle
kıymetli bir hediye
ancak pek çok zaman
yanlış kişiye gönderilmiş gibi geliyor.
Ren Hang’ın ölümünden sonra da uluslararası sergilenmeleri ve ünü devam etti, onun özgün tarzını yansıtan şiirsel fotoğrafları hafızalara kazındı. Yaşamında bulamadığı huzura sonunda kavuşmuş olması umuduyla Ren Hang’ı hatırlayalım…
Bize Ulaşın