Sanırım 5 – 6 ay önce Mustafa (Sevdim) İFSAK Blog için benden bir portfolyo istediğinde, tek tek fotoğraflarım üstünden değil de, bir seriyi tutturan fotoğraflar vermeyi istemiştim. Fotoğrafların yayınlanacağı zaman da Gezi Direnişi’nin 7. yılına denk geldiğinden, bu konuyla ilgili fotoğraflarımı vermeyi düşünmüştüm. Düşündüm ama bu fotoğrafların yayınlanacağı başka bir mecra ile yüz yüze geldiğimden -ki öncesinde aklımda da burası vardı- ve konuyu yaklaşık 35 yıl geriye döndürüp, fotoğraf çekme serüvenimin ilk yıllarına döndüm.
Baştan söylemeliyim, Kaçkarlarda Hayat serisindeki bu fotoğraflar keskin, pırıl pırıl karelerden oluşmamakta. Eskiden olsaydı belki bunları izleyiciye açmaya çekinebilirdim. Zaman geçtikçe ve yaşlandıkça fotoğrafın keskinlikten ibaret olmadığını anlamaya başladım. Bana göre hayat da zaten keskin ve pırıl pırıl değil. Çok net ve çizgileri keskin bir yaşam, hayal kurmaya, düşünce üretmeye imkân vermez gibi hissetmekteyim. O zamanlar siyah-beyaz negatif film ve diapozitif film kullanmıştım. Burada görecekleriniz negatiflerin pek de istenildiği gibi olmamış taramalarından oluşmakta.
Gelelim Kaçkar Yaylalarına.
1986 yılında Erhan Saraloğlu öncülüğünde, ki kendisi oralıdır, bir grup İFSAK’lı İstanbul’dan yola çıktık. Ardeşen, Pazar, Çamlıhemşin derken Ayder Yaylası‘na ayak bastık. Basmamızla beraber, kendimi filmlerde gördüğüm bir Alp köyünde zannettiğimi hatırlıyorum. Yerli halk, yurdun ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş yürüyüşçüler, dağcılar, rengarenk bir çeşitlilik. O zamanlar Ayder‘de turizm patlamamış, (patlamayasıca) kimsenin üzerine basmaya kıyamadığı çayırların üstüne oteller, pansiyonlar dikilmemişti.
Bir hafta nasıl bir rüya gibi geçtiyse, yine aynı ekip birkaç değişiklikle ertesi yıl yine kendimizi oralarda bulduk. Daha sonraları dağcılığa başlayınca da, Kaçkar Dağlarına tırmanmak, üzerindeki buzulda eğitim yapmak gibi nedenlerle bir kaç defa daha gittiğim zamanlar oldu. Her gittiğimde de, oraların biraz daha ilk gördüğüm halini yavaş yavaş kaybettiğine tanık oldum. Artık yüksek yaylalara bile otomobillerle ulaşmak mümkün olmaya başlamıştı. Yaklaşık 20 yıldır gitmişliğim yok. Ama gönlüm hep oralarda. Oteller, moteller dikildikçe; yeşil yol adı altında asfalt yollar açıldıkça; bu yollara bağlanan macera parkları adı altında yeşile beton gömüldükçe; oralarda doğa turizmi yaptıklarını iddia eden şirketler bunlara çanak tuttukça nasıl kaldırırım bilemiyorum.
Uzaktan gördüğüm halde kahrolduğum, hayallerimdeki Kaçkar’ın günümüzdeki haline canlı şahit olmak, acı olur eminim.
Şimdi fotoğraflarıma baktığımda görüyorum ki, çoğunlukla çocukların ve kadınların fotoğraflarını çekmişim. Ve biraz da yaşlı erkeklerin. Yaylalar onların egemenliğinde sanki. Genç ve orta yaşlı erkekler zaman zaman uğrayıp, ortadan kayboluyorlar. İyi de oluyor. Yaylalar, kadınlar ve çocuklarla çok daha güzel görünüyor.
***************************
İFSAK, kurulduğu günden itibaren tüm fotoğraf meraklılarının ürettiği etkili fotoğrafları, çarpıcı sergileri daha çok insana ulaştırmak için çabalamıştır. Sergiler, fotoğraf gösterileri, fotoğraf günleri, uluslararası yarışmalar bu çabaların sonuçları olarak ortaya çıkmıştır.
60. yılında İFSAK, bu çabalara bir halka daha ekliyor: Akılda kalan fotoğraflardan oluşturduğunuz güçlü portfolyolarınızı, daha çok fotoğraf meraklısına ulaştırmanız için, İFSAK Blog’un sayfalarını sizlere açıyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz portfolyolarınızı ifsakblog@gmail.com adresine (ziplenmiş halde) gönderebilirsiniz (Diğer koşullar için tıklayınız). Böylece fotoğraflarınız dijital olarak daha fazla fotoğraf meraklısına ulaşabilecektir.
60 yıldır olduğu gibi, bugün de Beraber Üretelim, Beraber Paylaşalım!
Bize Ulaşın