Geride bıraktığımız üç-dört yıl itibariyle foto-graf derneklerine ilginin azalmaya başladığını, o yüzden gelirlerde düşüş gözlemlendiğini ve azalmanın/düşüşün, yükselen bir ivmeyle devam ettiğini biliyoruz.
Pandemi süreciyle birlikte, insanların toplu halde bir arada bulunmasının riskli olduğu kanaatinin güç kazanmaya başladığı Mart-Nisan 2020 itibariyle veya izleyen bir tarihte dernekler faaliyetlerini askıya aldılar. Ancak kira, aidat ve diğer sabit giderlere dair ödemelerin askıya alınması söz konusu değildi, o günden bu güne sabit giderleri karşılamak zorunda kaldılar.
Zaten birkaç yıldır maddi zorluk çeken ve çektikleri zorluğun derecesi günbegün artan dernekler çıkış yolu aramaya, o güne dek ağırlıklı olarak foto-graf eğitimine dayalı gelirler dışında başka seçenekler bulmaya ve/ya üretmeye kısmen yönelmişlerdi. Mamafih geç kalınmıştı. Dijital teknolojinin hayata egemen olmaya başladığı süreçte yeni iletişim olanaklarının, yeni medyanın hızla güç kazanıp ileri bir aşamaya geçeceği daha erken öngörülmeli yahut öngörenlerin sözlerine kulak verilmeliydi.
Vaktiyle, sürecin ne getireceğini öngörüp, hiç zaman kaybetmeden yeni ve başka seçeneklere kafa yormayı önerenlerin bulunmadığını söylemek haksızlık olur. Yazık ki, doğru yaklaşım karşısında iğreti olanın desteklenmesine benzer şekilde, isabetli öngörüler dile getirildiğinde de kulaklar sağır olur ve ‘yumurta kapıya dayanmadan’ harekete geçilmez. En önemli zaaflardan biridir bu.
‘Yürüyen aracın tamire ihtiyacı olmadığı’ sözü isabetli gibi görünüyorsa da, yanılsamaya yol açmamalı ve ‘yürüyen aracın bakımının yapılması gerektiği’ unutulmamalı. Umalım ki, ‘Demir tava geldi, kömür tükendi; akıl başa geldi, ömür tükendi’ sözünü doğrulama noktasına gelinmiş olmasın.
Bizlere düşen görev…
Şimdilerde bazı dernekler bu sıkışmışlığın üstesinden gelmenin yollarını aramaktalar. Bizlere düşen görev ise, hangi foto-graf derneği olduğuna bakmaksızın elimizden gelen desteği vermektir. Dernekler foto-graf seminerlerinden elde edilen gelirlere yaslanırken, bizce o zaman da kimi dernek mensupları son derece yanlış bir bakış açısıyla, birbirlerini rakip olarak değerlendirme eğilimi göstermekteydiler. Ticari bir işletme olmadığına, bir kültür-sanat ortamı olduğuna göre, ne rakibi? Gelin görün ki bunu o zaman insanlara anlatabilmek hiç kolay değildi, bu gün de pek kolay görünmüyor.
Birbirinden dünya görüşü ayrılığı, sanat ve/ya foto-grafik yaklaşım farklılığı yahut baskın ilgi alanları (sosyal belgesel, doğa belgeseli, portre, …vb) nedeniyle ayrılmış olsalar böyle meseleler söz konusu bile edilmezdi. Kişisel nedenlerle bir dernekten kopup başka bir dernek kurulduğunda, tabiatı gereği, eski ile yeni birbirlerini rakip olarak görme eğilimi gösterirler. Aynı dernek içinde kalmakla birlikte kişisel nedenlerden ötürü bireyler arasında da benzer şeyler olur. İnsan tabiatı böyledir.
Ayrılıklarda ilkesel nedenler esas olmalıdır; o yok ise, kayda değer bir ayrılık nedeni de yoktur. Kültür-sanat olgusu üzerinden düşünüldüğünde, özünde hiçbir dernek diğerinin rakibi değildir. Hiç olmazsa böylesi kritik bir aşamada iken, bu fikir benimsemeli ve içselleştirmelidir.
Böyle düşünmekle ne kaybedilir?
Pandemi, bütün dünyada çok büyük bir altüst oluşa neden oldu, hem de hayatın her alanında. Küresel bir afet. Tam da dijital teknolojinin sıçramaya niyetlendiği ve geleneksel yaşam formlarını bütünüyle ortadan kaldırıp yeni yaşam formlarını giydirmenin yöntemlerini aradığı bir dönemde. Post-modern süreçten, kimbilir belki meta-modern evreye geçişin ayak sesleridir. İşte neredeyse her şey online hale geldi. En düşük ihtimalle her şeyin online hale gelmesi prova ediliyor, deneniyor, alt yapıdaki boşluklar, eksikler-gedikler tamamlanmaya çalışılıyor.
Olağandışı (beklenmedik) nedenlerle mi böyle bir fırsat doğdu, yoksa böyle bir fırsat elde edebilmek için neden mi üretildi? Bunu bilmemiz olası değil. Kaldı ki fiili bir durum var artık, ne söylense fazla işe yaramaz, zamanın kadranı geriye döndürülemez.
Bu koşullarda instagram, youtube gibi mecraların beklenmedik ölçüde aktif hale geldiğine, zoom vb iletişim olanaklarının seminer ve toplantılar için son derece yoğun kullanıldığına, internet üzerinden siparişlerin ve kargo taşıma sisteminin çok etkili bir konuma yükseldiğine tanık olduk.
Pandeminin etkisi varsayılandan uzun sürerse, bazı foto-graf dernekleri büyük olasılıkla (en azından mekân bağlamında) kapanmak durumunda kalacaktır. Bu, iyi bir şey mi? Baskın çoğunluk bunun iyi bir şey olmadığını söyleyecektir muhtemelen. Bunun kaçınılmaz olduğunu, bu gün değilse bile yarın öbür gün böyle bir şeyin zorunlu hale geleceğini düşünenler de vardır muhakkak.
Dayanışma vakti
Derneklerin sosyal hayat ve kültür-sanat ortamı için önemli olduğunu ve kapanmamaları gerektiğini düşünenler için ‘bizlere düşen görev‘dir. El ele verilip şu anki darboğazın aşılması için hep birlikte çaba sarfedilmelidir.
Dernekler için, şu an yaşanan vaziyet esasında tam anlamıyla bir ‘kriz’dir. Ya da ‘bunalım‘. Bu krizden (bunalımdan) çıkabilmenin yolunun dayanışma kültürünü geliştirmekten geçtiğini kavramak için geç kalındığında büyük bir hüsran yaşanabilir. Kırk yıllık köklü geçmişi olan foto-graf dernekleri kapılarına kilit vurma riskiyle karşı karşıya kalabilirler.
Foto-grafa dair neredeyse her şeye internet ortamında rahatlıkla erişilebildiği yeni koşullarda belki en önemlisi, ağırlıklı olarak foto-graf eğitimine-öğretimine dayanan gelir kaleminin üzerine bir çizgi çekip yeni gelir kalemleri bulmak veya üretmek için kafa yormak, geleneksel foto-grafik etkinlikleri bir kez daha düşünüp, kısır döngüye yol açan etkinliklere son verip, yeni koşulları kucaklayabilen başka etkinlikler tasarlamaktır. Bunu yapmak yerine, tersine, süregelen/alışılagelen etkinliklerin bile düzeyini aşağıya çekecek tutum geliştirilirse, daha büyük çıkmaza girilmesi kaçınılmaz olur.
Foto-graf derneklerin fiziki ortamları bağlamında istemdışı tatile girdiği pandemi koşullarında, bazı derneklerin ve iflah olmaz(!) bazı deneyimli, birikimli, donanımlı gönüllülerin/amatörlerin internet olanaklarını kullanarak gerçekleştirdikleri sohbetler, söyleşiler, sunumlar, atölye çalışmaları takdire şayandır. Bloglar, sanal dergiler, instagram söyleşileri/sohbetleri, zoom üzerinden yapılan toplantılar ve atölye çalışmaları tek kelimeyle hepsi harikaydı.
Tanık olduğumuz olumlu örnekler de gösterdi ki katiyen pasif kalınmamalı, en zor koşullarda bile yapılabilecek bazı şeyler olduğunu akılda tutup, gönül bağı ile birbirine güçlü şekilde bağlı olan koca bir foto-graf topluluğunun potansiyelini kullanmayı başarabilmeli.
Zor koşullarda karamsarlık doğaldır. Ancak iyimserliği elden bırakmak doğru değil. Geride bırakılan kritik dönemin kurak geçmesi, bundan sonrasının da aynı şekilde devam edeceği ve çölleşme yaşanacağı anlamına gelmez. Dileğimiz o ki, devam eden süreçte, geride bırakılan sürecin de telafisi gerçekleşsin ve sonraki zamanlar çok verimli geçsin.
Anahtar kelime ‘dayanışma’ dır.
Bütün derneklerin yönetici ve üyelerinin dayanışma ve yardımlaşma içine girmesi gereken gün, işte tam da bu gündür. Hem dernek içinde dayanışma, hem de dernekler arasında dayanışma hızla hayata geçirilmeli ve bu hal herkes tarafından içselleştirilmelidir.
Hani nerede, yaşadığımız toprakların kadim geleneği ‘imece’?
Şimdi değilse, ne zaman?
Bize Ulaşın