Mimarlık Eğitiminin Türkiye’deki Yolculuğuna Dair

//

1990’ların ikinci yarısında Mersin’de lise öğrencisiydim. O yıllarda üniversite seçimi konusunda bugüne kıyasla daha az bilinçliydik. Şimdilerde çok gündemde olan ‘Kariyer Günleri’ o zaman yoktu veya vardı da bizim oralara kadar gelmemişti, net hatırlamıyorum. Üniversite tercihleri liste olarak sınava girerken teslim edilirdi. Tercihleri listelerken; ya okuldaki ve/veya dershanedeki öğretmenlerle konuşup fikir alınır, ya aile büyükleri duruma el koyar ya da üst dönemlerdeki abi/ablaların tecrübelerinden faydalanılırdı. Abimin üniversite okuduğu yıllarda Ankara’da ODTÜ’yü gezme fırsatı bulmuş, henüz lise sonda olmasam bile o kampüste okumak için can atmıştım. Hele ki o Mimarlık Fakültesi’nin binası… Büyülenmiştim adeta.

Günü gelip de üniversite tercihlerimi yapacağım sırada mimarlıkla pek ilgilenmiyordum. Ancak mimarlık fakültesi bünyesinde yer alan ve hem fen-matematik puanıyla girilen hem de sosyal bilimler dersleri okutulan ‘şehir planlama’ tam benlik bir alandı. Sonuç olarak, şehircilik tercihlerimin arasında yerini aldı. ÖSYM, sınav sırasındaki stres seviyem ve diğer faktörlerin de etkisiyle İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünü kazandım. Ve 18 yaşındayken kayıt için İstanbul’a geldiğim gün, Taşkışla’nın o heybetli kapısından içeri ilk girdiğimdeki heyecanımı sanırım ömrüm boyunca unutmayacağım. Benim için “Hayaller ODTÜ, gerçekler İTÜ” olmuştu ama ben Taşkışla’da okumayı çok sevmekle kalmadım, bununla gurur da duydum. (Yazar notu: Elbette okurken yaşadığım sancılar bu yazının konusu olmadığı için olumlu taraftan yazmaya devam ediyorum.)

İnsan okulunu bu denli sevince, onunla ilgili algıda seçiciliği de yüksek oluyor. Böyle olunca da geçtiğimiz günlerde İstanbul’un en önemli kültür sanat ve araştırma mecralarından Salt’ın sosyal medya hesaplarında gördüğüm bir paylaşıma kayıtsız kalamadım.

“Türkiye’de Mimarlık Eğitimi: 18. Yüzyıldan Günümüze Kurumsallaşma Eşikleri” sergisine yönelik bir paylaşımdı bu. Yapılacaklar listeme bu sergiyi gezmeyi de ekledim. Ancak o günden sonra sergiye gidecek zamanı bir türlü bulamadım. Ta ki serginin yan etkinliklerinden olan bir panele kadar. Moderatörlüğünü Esra Kahveci’nin yapacağı “Mimarlık, Arşiv, Tanıklık” paneline ait duyuruyu da görünce daha fazla ertelemedim. Paneli izleyip sergiyi de gezince, notlarımı sizlerle paylaşmadan duramadım…

Biraz Mimarlık Eğitimi, Biraz Sergi…

Mimar-akademisyen Uğur Tanyeli, Arzu Erdem ve Esra Kahveci tarafından programlanan ve metinleri yazılan sergi, Salt’tan Orkun Dayıoğlu ve Eylül Şenses tarafından hazırlanmış. 6 Aralık 2023’te Salt Galata’da kapılarını izleyiciye açmış. Sergiye ev sahipliği yapan bina, Fransız asıllı Levanten mimar Alexandre Vallauri tarafından Bank-ı Osmanî-i Şahane (daha sonra Osmanlı Bankası) için tasarlanmış; 1892-1999 yılları arasında Osmanlı Bankası’nın genel müdürlük binası olmuş. Bankalar Caddesi üzerinde yer alan bina 2011 yılından bu yana Salt Galata olarak kullanılıyor. İstanbul’daki yeniden işlevlendirme çalışmalarının en iyi örneklerinden biri. Bahsi geçen sergi bu binanın -1. katındaki galeride yer alıyor.

Dikdörtgen formundaki galeri, sergi için separatörlerle ayrılmış durumda. Böylece tek düze duvarda asılı olan işleri izlemekten daha keyifli bir hale gelmiş. Aynı zamanda söz konusu separatörler konu başlıklarına göre ayrıldığı ve renklendirildiği için dönem/konu geçişleri de daha rahat.

Sergi, geçmişten bugüne zaman çizelgesinin (ki girişin karşı duvarında yer alan Mimarlık Eğitimi Tarihi’ni Türkiye ve Dünya tarihi ile eş zamanlı olarak çizelgede görmek mümkün) ötesine geçerek mimarlık eğitimini deyim yerindeyse “A’dan Z’ye” anlatıyor.

Sivil mimarlık okullarının açılmasından önce Hendese Odası’nın (Hendesehâne- 1775; 1782’den sonra Mühendishane-i Bahr-i Hümâyûn) kuruluşuyla başlayan kesintisiz bir tarihçe sergiyle önümüze seriliyor. Erken dönemde mühendisler arasında asker-mimarlar yetişmekteyken giderek fenn-i mimari derslerinin okutulduğu, sivil okulun da açıldığı bir döneme evrilir. Cumhuriyete kadar Türk kökenli erkek öğrencilerin girebildiği okul olan Mühendishane’nin mezunlarının devlet işlerinde görev alacağı öngörülse de Emin Onat, Kemalletin Bey gibi ileri dönemlerde mimarlık yapan mezunlar verir. Bu döneme ait dokümanlarda Askeriye öğrencilerinin fesli ve üniformalı halleriyle Hendese-i Mülkiye önünde veya eğitim aldıkları sınıflarda ya da öğle yemeklerinde çekilmiş fotoğraflarını görüyor, dönemin Osmanlıca yazılmış notlara/ders kitaplarına göz atabiliyorsunuz.

1883’te kurulan Osmanlı İmparatorluğunun ilk güzel sanatlar okulu Sanay-i Nefise Mekteb-i Âlîsi, 1928’de Fındıklı’daki eski Meclis-i Mebusan binasına taşınırken ismi de Güzel Sanatlar Akademisi olarak değişir. Sultan Mecit döneminde yapılan ve askeri kışla olan Taşkışla, Paul Bonatz ve Emin Halid Onat tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda 1950’de İTÜ Mimarlık Fakültesi binası olur. Bu arada 1956’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi kurulur. Altuğ ve Behruz Çinici fakülte binasının tasarımını yapar. İstanbul dışına çıkan mimarlık eğitimi 1964’te Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ)’ndeki fakülte ile devam eder. 1960’ların sonunda kısa bir dönem özel mimarlık okulları gündeme gelse de bu, uzun soluklu olmaz. 1968’de tüm dünyadaki öğrenci hareketleri Türkiye’de karşılık bulur, bu dönemde ders programlarında değişikliğe gidilir, öğrencilerin fakülte yönetimlerine katılımları sağlanır. Ancak 1980’den sonra Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) kuruluşuyla her mimarlık fakültesinin kendine özgü duruşu büyük ölçüde ortadan kalkar, yıkıcı bir şekilde tek tipleştirilir.

Sergide, yukarıda 3-5 cümleyle özetlemeye çalıştığım mimarlık eğitiminin tarihine yönelik bilgiler; bu dönemde okulların oluşturma aşamasından, açılışlarına; öğrencilerin eğitimlerine ait belgelerden çizimlere/eskizlere; öğretim üyelerinin öğrencilerle tashih yaparken çekilmiş farklı fotoğraflarından gündelik fakülte işleyişlerine dair görsellere kadar pek çok doküman bulunuyor. 1940’lardaki fotoğraflarda kadın öğrenci/öğretim üyeleri neredeyse yokken, 1950’lerle beraber fotoğraflarda giderek daha eşit hale gelen bir demografi görmek mümkün. Dönemlerin değişimini kıyafetlerde, saçlarda gözlemlesek de masa etrafında, pafta başındaki mimarlık öğrencilerini ve kritik yapan öğretim üyelerinin değişmediğini görmenin şaşkınlığı bir başka elbette.

Buraya ufak bir not da düşmek isterim: İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne ev sahipliği yapan Taşkışla’nın 1980’lerde otele dönüştürülmesi yönünde baskılar olsa da öğrenciler, çalışan/emekli öğretim üyelerinin başlattığı protestolarla kamunun dikkati çekilir ve tarihi bina okul olarak kalır. O dönemde basında çıkan haber kupürleri de eğitimin yolculuğunun parçası olarak sergide yer bulanlar arasında.

Sergi, Türkiye’deki mimarlık eğitiminin kronolojik tarihiyle sınırlı değil. Okullardaki değişen yapıların, gündelik yaşamın, yaz stajlarının, bahar şenliklerinin izini sürüyor;  siyasal yaşama dair protestolarla fakültede çıkarılan dergi, gazetelere yer veren geniş bir yelpaze sunuyor. Bunu yaparken mimarlık fakültelerinde iz bırakan öğretim üyelerini de unutmadan, öğrenci eskizlerini ve mimari projeleri es geçmeden, dolu dolu geçirilen fakülte günlüklerini tutuyor. Sergi mekânındaki panoların ışıklı olması, biz eski öğrencileri bir yönüyle hocalarımızın tepegözle yaptığı sunumlara götürüyor. Bununla birlikte Prof.Dr. Nezih Eldem’in anlattığı dersi kendi sesinden dinlemenin ayrıcalığını da yaşıyorsunuz.

Türkiye’de Mimarlık Eğitimi sergisi sadece Salt Araştırma’daki çok kapsamlı özel arşivleri aralamakla kalmıyor. Aynı zamanda izleyiciye Arkitera Mimarlık, üniversite arşivleri ile Uğur Tanyeli başta olmak üzere farklı akademisyenlerin arşivlerinden derlenen geniş bir yelpazede zaman yolculuğuna çıkma fırsatı da sağlıyor. Bu sayede 2022 yılı itibarıyla kadın öğrencilerin daha çok tercih ettiği mimarlık fakültelerinin Osmanlı’dan bugüne hangi aşamalardan geçtiğini, hangi virajlardan döndüğünü çeşitli açılardan görme imkânı buluyorsunuz.

Son Söz;

31 Mart 2024’e kadar devam edecek sergi, açık kaldığı süre boyunca panel, açık ders, atölye gibi yan etkinliklerle de destekleniyor. Önceden rezervasyon yaparak Salt Araştırma ve Programlar ekibinden Orkun Dayıoğlu ve Eylül Şenses’in eşlik edeceği turlara katılmak mümkün. Salt’ın sosyal medya hesaplarından ve web sitesinden takip etmeyi unutmayın.

Kaynaklar:

Salt Galata https://saltonline.org/tr/42/salt-galata

Sergi Duyurusu https://saltonline.org/tr/2642/sergi-turkiyede-mimarlik-egitimi?home

Sosyal Medya Hesabı https://www.instagram.com/salt_online/

1979 Mersin doğumlu. İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde lisans ve aynı üniversitenin Gayrimenkul Geliştirme Programı’nda yüksek lisansını tamamladı. Şimdilerde gayrimenkul sektöründeki farklı firmalarda serbest zamanlı olarak çalışırken, bir yandan da "Plazadan Dünyaya" başta olmak üzere farklı dijital platformlarda içerik hazırlıyor, editörlük yapıyor.
Üniversite yıllarından beri ‘bas-çek’ten ileri gitmeyen fotoğraf ilgisini disipline etmek için, 2013 yılında üyesi olduğu İFSAK’ta temel fotoğraf seminerine katıldı. Sonraki dönemlerde, farklı ileri düzey fotoğraf atölyelerine devam etti ve bu atölyelerin karma sergilerinde yer aldı. Eş zamanlı olarak, Anadolu Üniversitesi AÖF Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nde eğitimini tamamladı.
2016 yılında İFSAK Seminerler ve Atölyeler Birimi’nde gönüllü olarak çalışmaya başladı. İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu'nun kurucu üyelerinden olan Zeynep, İFSAK Blog'u yayına hazırlayan ekip içinde yer almaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Etkinlikler

Delbekçi Kadınlar

Teknolojinin bir, belki de en kabul edilmemesi gereken yanı geleneklerin hayatımızdan çıkmasını hızlandırması olsa gerek. İlk…

Bir Haz da Olsa…

İnsan kendisinde Mutluluk ister Bir haz da olsa Bu haikunun sahibi on iki yaşındaki Defne Kanadlı.…

Öznel Kadın Tarihi İzinden Notlar

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu‘ndan Suzan Bayazıt tarafından hazırlanmıştır. ************** İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları…

Ben-Sen-Onlar Sergisi Üzerine

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu‘ndan Tülin Safi tarafından hazırlanmıştır. ********* İdeoloji kendini, bir sanat…

29. Akbank Caz Festivali

Türkiye’nin en uzun soluklu festivallerinden biri olan Akbank Caz Festivali bu yıl 17-27 Ekim tarihleri arasında…