Genellikle fotoğrafla uğraşanların en çok sorduğu soru bu olsa gerek. Kavramsal fotoğrafçı mı olmalı yoksa Belgesel fotoğrafçı mı?
Kavramsal fotoğrafçılar bir anlamda sanat fotoğrafçıları olarak da düşünülür. “Ben fotoğrafla sanat yapmak istiyorum.” O halde kavramsal fotoğrafçı olmalıyım. Gibi…
Fotoğraf başlıca ikiye ayrılır.
Belgesel Fotoğraf (Doğa-Manzara-Portre-Haber fotoğrafçılığı Enstantene/Sokak fotoğrafçılığı …) ve Kavramsal Fotoğraf (Soyut-Deneysel-Minimalist-Resimsel…) Bazen de Photoshop la manipüle edilen fotoğraflar Kavramsal olarak nitelendirilir.
Fotoğrafın başlıca dalları olsalar da üst başlık Fotoğraftır. Yerine göre belgesel bir fotoğraf Kavramsal ve Kavramsal bir fotoğrafta belgesel olabilir.
Her Kavramsal fotoğrafın sanat fotoğrafı olamayacağı gibi her belgesel fotoğrafta sanat dışı fotoğraf değildir.
Şimdi konuyu biraz derinleştirelim.
Kavram düşünmek demektir. Yani yaptığımız çalışmanın fikirsel yanıdır. İster doğrudan olsun ister manipüle edilerek olsun her fotoğrafta fikir vardır. Yani sıradan bir fotoğrafta bile fikir vardır.
Ben doğrudan fotoğrafla kavramsal fotoğraf farkını şöyle düşünüyorum.
‘Olay ve olguları yorumlarken yaptığımız/yapacağımız çalışmanın uygulanmasındaki yol ve yöntemlerdir.’
Örneğin; Kadın cinayetleri ya da çocuk tacizlerini anlatmak istiyoruz.
Doğrudan çekilen fotoğraflarla yani konuyla ilgili mitinge giderek, eylem ve etkinliklerin içinde yer alarak fotoğraf çekebiliriz. Burada ortama ve etkinliğin durumuna göre nesnellikten kareler olabilir.
Ya da çok etkilendiğimiz böyle bir konunun bizde yarattığı etkiyi önce kafamızda oluşturur gerekli hazırlıkları yapar ister stüdyoda ister sokakta kurgulayarak çekeriz. Gazete, Dergi ve makasla yetmezse Photoshop la kolaj montaj yaparak kurgularız. Aynı sorunu farklı yolla çözebiliriz.
Mesele olaya nasıl baktığımız ve ne söylemek istediğimizdir. Biri doğrudan diğeri tasarımlayarak. Kurgu en sıradan, doğrudan çekilen fotoğrafta bile vardır. Dolayısıyla doğrudan çekilen fotoğrafla da, masa başında düşünüp taşınıp manipülasyonla da Kavramsal fotoğraf yapılır.
Konunun içeriği ve ne söylemek istediğimiz önemlidir.
Yerine ve durumuna göre biri diğerinden daha uygun olabilir. Dolayısıyla bir fotoğrafçı hem kavramsal hem doğrudan (belgesel) tarzda çalışabilir.
Yalnız kavramsal çalışmak için yalnızca fotoğraf tekniği bilmek yetmiyor aynı zamanda sanat tekniklerini de bilmek, öğrenmek gerekiyor. Belki de bunun için doğrudan/belgesel çalışan bazı fotoğrafçılar kavramsal fotoğrafa sıcak bakmıyor olabilir.
Örneklersek fena olmaz herhalde.
Doğrudan çekilmiş fotoğraflar.
Felsefenin önemli sorunsallarından olan “Ölüm ve Yaşam” kavramlarının fotoğrafı. Gözlem gücü ve çekerken kurgulamak. Photoshop yok, manipülasyon yok. Doğrudan. Ölüm varsa yaşam olduğu için, Yaşam varsa ölüm olduğu için. Diyalektiğin kuralını anlatmış.
Fotoğraf: H.C.Bresson
Bu fotoğrafta düz mantıkla bakarsak “sudan atlayan adam fotoğrafı” deriz. Halbuki fotoğrafın yaptığı göndermeyi görmek gerek. Bize söylediği belki de “Kendine rağmen engelleri aşmak için çalış”tır.
Fotoğraf: H.C.Bresson
Yine aynı fotoğrafçıya ait bir çalışma.
“Zaman” kavramından yola çıkarak gerekli obje ve nesneleri bir araya getirip doğrudan fotoğraflayarak Kavramsal bir fotoğraf oluşturmuş. Yani illaki Photosop ta manipüle etmesine gerek kalmamış.
Fotoğraf: Nader Farid
Doğrudan çekilmiş bir fotoğraf. Hem belgesel hem de Kavramsal fotoğrafa güzel bir örnek.
Fotoğraf: Nader Farid
“Toplum mühendisliğinin ya da insanların algılarıyla nasıl oynandığını” anlatan bu çalışmada yukarıdaki gibi kurgulanarak doğrudan fotoğraflanmış.
Fotoğraf: Nader Farid
Önceden Tasarlanarak ve çekilerek yapılmış Fotoğraflara Örnek. ( Fotoğraflar: Man Ray , Chemo Madoz , Tina Madotti
İster “Karanlık Oda”da, İster “Photoshop” ya da makas ve kağıtla kolaj montaj yapılsın.Manipülasyonla yapılan fotoğraflar : ( Fotoğraf: J. Heartfield , Jerry N. Uelsmann , Betül Kılıç )
Evet buraya kadar bol fotoğraf örnekleriyle ne anlatmak istedim? Şimdi açıklamaya ve tekrar etmeye devam edeyim.
Fotoğrafı temel anlamda 2 ye ayırabiliriz. Bunları teknik ve sanatsal diye de gruplandırabiliriz. Aralarında fark olsa da duruma göre birbirlerini kapsayabilirler. Yani bir fotoğraf aynı anda hem belgesel kategorilerden birine sahipken Kavramsal da olabilir. Ya da Kavramsal bir fotoğraf aynı zamanda Belgesel bir fotoğraf da olabilir.
Aradaki sınır TASARIM VE KURGUDUR.
Eğer belgesel çalışma ise onun kriterlerine uyulur. Kavramsal çalışma ise onun kriterlerine uyulur. Kurgu kavramsal fotoğrafta olduğu gibi Belgesel fotoğraflarda da olabilir.
Diğer bir anlamda da METAFOR VE METONOMİ kavramlarının ne kadar ve nasıl kullanıldığı ile ilgilidir.
Durum tesbiti nesnellik, objektiflik, içerik, ANALİZ + ideoloji, gerçeklik SENTEZ + Subjektif yaklaşım YORUMLAMA + Biçimlendirme değerlendirme SOYUTLAMA …
Sanat-fotoğraf Ve Kavramsallaştırma
‘’Bir fotoğraf sayfalarca yazıya bedeldir.’’
Bu cümleyi birçok kez duymuş ve söylemişizdir. Üstüne dikkat çekiciliği, estetiği ve hızı eklerseniz aslında bir fotoğrafın sanat dalları arasındaki gücünü de anlatmış olursunuz. Fotoğraf çekildiği gibi kullanılabilir. (Belgesel, haber, sokak vb. amaçlı doğrudan fotoğraf da diyebiliriz.) Fotoğraf üzerinde oynanmış olarak da kullanılabilir.
Fotoğrafın gerçeğinde olmayan ekleme veya çıkarmalar yapılarak sahte bir görüntü oluşturmak. Manipülasyon, Reklamcılık vb. alanlarda kullanılır.
‘’Hah işte fotoşoplu diyebiliriz.’’ ya da iki veya daha çok fotoğrafın birleşimiyle kolaj yapılmış olabilir. (‘’Ben açıkça birden çok fotoğrafı kullanarak, bir şeyler anlatmaya çalışıyorum’’ deriz.) Fotoğraf günlük ihtiyaçlar listesinden, toplum, sanat ve kültür alanlarında vazgeçilmez olarak hayatımıza girmiştir.
Her fotoğraf bir şeyler anlatabilir.
Çekildiği andaki gerçekliği anlatabilir. Gerçeği çarpıtsa da, amaç sahte bir gerçek etkisi yaratmak ta olabilir. Bir sanatçı sorgulayıcıdır. Neden, Niçin sorularına yanıt arar ve kendisince bulduğu (ki bence ideolojiktir) cevapları da fotoğrafı araç olarak kullanarak verir. Düşündürmek, sorgulatmak ister. Kavramsallaştırma işte burada devreye girer. Fotoğraf bu anlamda bir araçtır. Sanatın dili önemlidir. O dil tasarımdır. Duygu ve düşüncelerimizin tasarımlanması kavramsallaştırma olur.
Örneğin;
- Mülteciler veya savaşın felaketleri hakkında bir şeyler söylemek istiyorsunuz ve yazıyla açıklamaya çalışıyorsunuz sayfalarca yazarsınız.
- Fotoğrafla sayfalarca yazılacak konu bir anda çarpıcı, etkileyici, sorgulayıcı ve hafızada kalıcı hale gelir.
- Özellikle güncel toplumsal (tabii bireyselde olabilir) konularda bizleri etkiliyor.
- Soyutlama yeteneği kavramsallaştırmayı getirir.
- İster Henri Cartier Bresson gibi tek karede doğrudan fotoğrafla yapın,
- isterseniz Chema Madoz gibi kolaj montaj olarak yapın….
- Düşünceyi biçimlendirmede fotoğraf bir araçtır.
- Anlam katma çabası Kavramsaldır.
Kavramsal Fotoğrafın Gelişimi
Fotoğraf tarihine baktığımızda belgesel dalın öncelikli olduğunu zannederiz. Oysaki fotoğrafın gelişim aşamalarından itibaren kavramsal fotoğrafında başladığını görürüz. Sanatın kuramsal çalışmaları 1960 lar da kavramsal teriminin yer almasıyla fotoğrafta da kavramsal fotoğraf tarzı bilinir ve kullanılır olmuştur.
Kavramsal Sanat’tan Kavramsal Fotografa
1960’larda artık kendilerini alışılageldik sanat eseri biçiminde göstermeyen sanat eserleri için kullanılmaya başlanmıştır. Fikir sanatı olarak da geçer. Kavramsal sanatçılar, bir resim veya heykel yapmak üzere yola koyulup bu amaca yönelik fikirler üretmek yerine geleneksel gereçlerin ve biçimlerin ötesinde düşünüp fikirlerini uygun malzemeler ile ifade etme amacı güderler. Klasik anlamda resim veya heykel tarzı nesneler, ticari mal olmaya elverişli olduklarından sanatsal yaratı ve beğeninin dışında tutulur. İlk olarak 1960’ların başında Henry Flynt tarafından bir Fluxus yayınında kavram sanatı olarak anılmıştır. Kavram sanatı, Joseph Kosuth ve Art&Language grubu tarafından daha sonra farklı anlamlarda kullanılmış, 1970’lerden itibaren ise ‘kavramsal’ kullanımı yaygınlaşmıştır.
Kavramsal sanatta öncelik kavramda olduğundan ve metin (anlatı) ile de yakından bağlantılı olduğundan, bu sanat üretim şekli kendini her biçim ve malzemede gösterebilir. 1960’lardan itibaren özellikle performans sanatı, arazi sanatı, Arte Povera eğilimleri yaygınlaşmıştır. Bazı kavramsal sanat eserleri atık, buluntu nesneler, karalamalar, yazılı ifadeler veya kılavuzlardan oluştuğu gibi fotoğraf, film ve video da kullanılan gereçler arasındadır.
Kavramsal Sanat: Özünü kavram’ın oluşturduğu, Kavram ve anlamın plastik biçimin önüne geçtiği, Sanatçının tepkisel tavrının, yapıtın içeriği haline geldiği, Form ve içerik bakımından, toplumsal ve politik bakımdan devrimci, düşünsel temelleri olan, bilgiye dayalı bir sanat hareketidir. (Füsun Kavrakoğlu Blog)
Marcel Duchamp (1887-1968 ) Fransız-Amerikalı sanatçı. Asıl adı Henri-Robert-Marcel Duchamp’dır. Yirminci yüzyılda Avrupa ve Kuzey Amerika’nın en önemli sanatçılarından olmuş, II. Dünya Savaşı sonrası Amerika’da pop sanatı ve kavramsal sanat akımlarının temellerinin atılmasında etkili olmuştur.
Geleneksel ve kabul gören sanat üretim yöntemlerini ironi ve yergi eşliğinde yıkmak Duchamp’ın kariyerinin ana fikirlerinden olmuştur. En çarpıcı ve ikonoklastik üretimi ise diğer sanatçılara en fazla ilham vermiş olan buluntu nesnelerdir.
1913’te ortaya koyduğu ilk hazır nesne olan Bisiklet tekerleği ile birlikte Duchamp sanatsal yeteneğin antitezi olan bir yaratıcı sürece girmiştir. Kendisini geleneksel resimden uzak tutmaya ve sanat eserinin kavramsal değerinin ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Nesne sanat eseri olur, çünkü sanatçı onu o şekilde tasarlamıştır.
Duchamp’ın diğer belki de en ünlü hazır nesnesi baş aşağı duran bir pisuar olan “Çeşme”‘dir. Bu çalışma halkın beğenisinin ve sanatsal tekniklerin sınırlarını zorlamıştır.
Duchamp’ın en ünlü hazır nesnesi; yan yatırıp Çeşme diye adlandırdığı ve “R.Mutt” imzasını attığı, daha sonra da 1917’de New York’taki Bağımsız Sanatçılar Topluluğu’nun ilk sergisine gönderdiği bu porselen pisuardır. Sergi resimlerini seçen komite tarafından yakışıksız bulunduğu, özgün olmadığı ve bir sanat eserini oluşturan şeylere saldırdığı için reddedilmiş olsa da Çeşme modern sanatın gidişatını değiştirdi. Duchamp, Amerikan avangard sanatında gösterişçilik diye nitelendirdiği şeylerle dalga geçmeyi amaçlamıştı. Mahlas olarak kullandığı “R.Mutt” dikkatle seçilmiştir, Fransız jargonunda “para babası” demek olan Richard’ı ifade ediyordu. Mutt’la ise bu pisuarı üreten JL Mott Ironworks şirketini kastediyordu. Eser, Bağımsız Sanatçılar Topluluğu tarafından reddedildikten sonra, her nasılsa, başkaları, bir sanatçı tarafından sergilenmek için sunulan bir nesneye yeni bir anlam aşılandığını ileri sürdüler. Duchamp, sanatın sanatçının eliyle yapması gerektiğine dair geleneksel görüşe meydan okuyor, sanatçının fikirlerinin yapımından daha önemli olduğunu iddia ediyordu. Prefabrik nesneler sayesinde, belirli bir stile uyma “tuzağı”ndan kurtulduğunu da söylemişti. Duchamp’ın fikirleri daha sonra, 20. yüzyıl sanatının kavramsal gelişiminin temelini oluşturdu.[1]
- 1960’larda kendilerini alışılageldik sanat eseri biçiminde göstermeyen sanat eserleri için kullanılmaya başlanmıştır.
- Fikir sanatı olarak da geçer.
- Kavramsal sanatçılar, bir resim veya heykel yapmak üzere yola koyulup bu amaca yönelik fikirler üretmek yerine geleneksel gereçlerin ve biçimlerin ötesinde düşünüp fikirlerini uygun malzemeler ile ifade etme amacı güderler.
- Klasik anlamda resim veya heykel tarzı nesneler, ticari mal olmaya elverişli olduklarından sanatsal yaratı ve beğeninin dışında tutulur.
- 1960’ların başında Henry Flynt tarafından kavram sanatı olarak anılmıştır.
Kavramsal sanatta öncelik kavramda olduğundan ve metin (anlatı) ile de yakından bağlantılı olduğundan, bu sanat üretim şekli kendini her biçim ve malzemede gösterebilir. 1960’lardan itibaren performans sanatı, arazi sanatı, Arte Povera eğilimleri yaygınlaşmıştır. Bazı kavramsal sanat eserleri atık, buluntu nesneler, karalamalar, yazılı ifadeler veya kılavuzlardan oluştuğu gibi fotoğraf, film ve video da kullanılan gereçler arasındadır. Temel olarak 1960 ve 1970’lere ait bir akım olmasına rağmen hala etkisi büyüktür.
Sanat yapıtı, belirlenmiş özellikleri, nitelikleri olan bir objedir. Bütün özellikleri ve varlığındaki nitelikler; isim, kavram altında toplanır. Dolayısıyla, içinde kavram olmayan sanat eseri yoktur. Her türlü sanat yapıtı kavram içerir.
Kavramsal bir sanat eseri ancak fikir iyiyse iyidir.
Kavramsal sanat izleyicinin gözüne hitap etmekten cok beynine hitap eder.
Sol LeWitt Paragraphs on Conceptual Art
Sanat estetik bir uğraştır
- Bir sanat sunumunda estetik yoksa o zaman herhangi bir ifade şekli olur. Buna da ısrarla sanat demenin hiçbir yararı yoktur.
- Estetik sanatın olmazsa olmaz özelliğidir.
- Başka amaç için üretilmiş bütün eşyalarda bile estetik kaygısı vardır. Birçok eşya üretilme gereği, ne işe yarayacaksa, yapı olarak ona uygun tasarlanırken aynı zamanda estetik olması da üretilme planının bir parçasıdır. Hatta estetik olması, satış için mutlaka gerekli unsurlardandır.
- Sanat, herhangi bir yarar amacı olmadan içerdiği konuyu estetik olarak sunma eylemidir.
- Sanatı estetikten ayırırsanız, ortaya çıkan şey diğer kategorilerdeki nesnelere ve iletişim araçlarına dönüşür ve sanat olmaktan çıkar.
Bu tür sunumlara sanat yerine nesne dizaynı demek daha uygundur. Dilsel yapıyı kullandıkları için göstergesel sunum da olabilir. Zaman içerisinde her ne kadar farklı tanımlamalar yapılsa da, uygulama ve sunumlarına baktığınızda basit olarak bir ifade ediş yöntemidir. Kısaca fikir sanatı da denir.
Kavramsal sanatın hareket noktası sanatçısı olarak kabul edilen Marcel Duchamp
”Ben bir endüstriyel üretim parçasına ‘sanat eseri’ diye bakarsam, ‘’O’ ’o andan itibaren galeri mekanında o parça sanat eseri statüsüne geçmiş olur“ der.
Amerikalı bir sanatçı olan Robert Barry sanatın ’ille de bir nesnesi olması gerekmiyor’ diyor. ‘Eseri hazırlayıp zihninde imgeleştiriyor ve eserin nesnesini terk ediyor. Daha sonra da zihnindeki eserini telepatik yöntemle izleyicini zihnine aktarmaya uğraşıyor’ diye açıklıyor.
FOTOĞRAF’ın sanatla ilişkisi
- Fotoğrafın icadı sanat kavramının içeriğinin değişmesine yol açmıştır.
- İlk icat edildiğinde fotoğrafın sanatla olan ilişkisi, ki dönemin birçok ressam ve sanatçıları tarafından alaya alınmıştır…
- Fotoğrafçılık 1839’dan sonra resmi öldürmese de ilerleyen dönemlerde ucuz minyatür portre gibi kimi işlevsel resim türleri iyice gözden düştü ve hatta neredeyse tamamen ortadan kalktı.
- 1840-1880 arasında dünyanın dört bir yanındaki profesyonel ve amatör fotoğrafçılar, hızlı gelişen kâğıtlar, objektifler ve mekanizmaları deneyerek milyonlarca imge ürettiler.
- Görünenleri kaydetmenin yarattığı bu coşku arasında bazı fotoğrafçılar güzel sanat statüsüne göz diken resimler çekmeye çalıştılar
- Fotoğrafın bir sanat olup olmadığı konusunda baş gösteren tartışmanın her iki tarafı da aynı şekilde modern sanat söylemindeki kutupsallık çerçevesinde yürüyordu:
- Güzel sanat ve zanaat ayrımı akıl ve mekanikçilik ayrımına, sanatçı ve zanaatçı ayrımı hayal gücü ve teknik beceri ayrımına, estetik ve araçsal ayrımı ise sadece kendisi için seyredilen tekil eser ile kullanım ya da eğlencelik olarak yapılan çoklu kopyalar ayrımına dönüştü.
Fotoğrafın bir güzel sanat olduğu yolundaki iddialara karşı itirazlar: (Lady Eastlake -1857)
Kusursuz röprodüksiyonun fotoğrafçılığın apaçık erdemlerinden biri olduğu, fotoğrafçılığın, resmi en nihayetinde taklitten kurtarabileceği, ancak bu durum;
- fotoğrafçılığı güzel sanat yapmaya yetmezdi.
- Sanatçı “zeki varlığın özgür iradesi”ni kullanıyor, fotoğrafçı ise sadece “makine”ye itaat ediyordu.
- fotoğrafçılığın güzel sanat olamamasının ikinci bir sebebi pratik amaçlara hizmet etmesiydi.(Eastlake [1857] 1981, 98)
- sanat “esas itibarıyla sanat için” icra “edilmeli”ydi.
- fotoğrafçılığın güzel sanat değil de ticari bir mal olduğunun kesin işaretlerinden biri de fotoğrafçının çoğaltılan matbu resimler üretmesiydi; halbuki sanatçı tekil eserler yaratırdı.
- Tam da “bu çağ”a yakışıyor çünkü “bu çağda sanat arzusu küçük bir azınlığın; ucuz, hazır ve hatasız olgulara heves ise geniş kitlelerin niteliğidir”.
Baudelaire, Sanatın “doğanın aynen taklidi” ve “fotoğrafçılığın da mutlak Sanat” olduğuna inanan “pespaye kitle”nin “bir metal kırıntısının üzerindeki bayağı imgesini Narcissus gibi seyre koşması” ile alay ediyordu.
Sonraki 70 yıl boyunca bu itirazlara: Fotoğrafçılar ve eleştirmenler işin temelindeki güzel sanat ve zanaat kutupsallığını hedef almayıp, sadece bazı fotoğraf türlerinin fotoğrafın “sanat” yönüne ait olduğunu iddia ettiler.
Alfred Stieglitz’e göre fotoğrafçılık “mekanik değil plastik bir süreç”tir . “Tıpkı sırf kopya resimler yapan birisinin ellerinde fırçanın mekanik bir vasıtaya dönüşmesi gibi, zanaatçıların elinde de mekanikleşebilir”idi.
“Fotoğrafçılığı soylu kılmak. Yüksek Sanat karakterine ve konumuna büründürmek”
- Sıradan fotoğraflardan ayrılan baskılar üretmek
Julia Margaret Cameron: Planlı bir kostüm ve ışık çalışmasıyla ruh gibi flu bir görüntü oluşturarak portre öznelerini idealize etti
Oskar Rejlander ve Henry Peach Robinson ise, özenle ayarlanmış simgesel ya da anlatısal sahnelerin çok sayıda negatiflerini kullanarak Raphael öncesi resimlerin çağdaş örnekleri gibi görünen fotoğraflar üretmeye çalıştılar.
Fotoğrafçılığın bir güzel sanat aracı ve fotoğrafçının da bir sanatçı olduğu iddialarına saygınlık kazandırmada en başarılı olan akım: izlenimci hafif flu ve estetize pozlarıyla yüzyılın sonundaki resimselci [pictorialist] hareketti. XIX. yüzyıl sonlarında fotoğrafçılığın güzel sanat olduğunu savunanların çoğunun kullandığı kilit argüman, ifade ve özgünlüktü.
Stieglitz, “Mesele, ne söylemek istediğiniz ve bunu nasıl söylediğiniz”dir. “İster şiirde, ister fotoğrafçılıkta, isterse de resimde olsun bir sanat eserinin özgünlüğü, ifade edilen şeyin ve ifade ediş tarzının özgünlüğüyle ilgilidir”
Sanat ve zanaat kutupsallığının fotoğrafçılığa uygulanması, yeniden resim sanatını etkileyebiliyor ve fırça darbelerindeki el izlerinin yeniden önem kazanmasını doğuruyordu.
Richard Shiff’e göre fotoğrafçılık, artık çok fazla fotoğrafik resimler üreten bir klasisizmin reddini kolaylaştırıyordu.
Bir zamanlar sanatçıyla zanaatçı arasındaki fark, sanatçıyı centilmenler sınıfına terfi ettirebilmek uğruna, zihinsel iş ve el işi ayrım çerçevesinde tanımlanıyordu.
Sanat fotoğrafçıları, ressamlar gibi sadece el işi karşısındaki bir önyargıyla değil aynı zamanda kafasız mekanikçilik suçlamasıyla da mücadele ediyorlardı. Bazı fotoğrafçılar (örn. Edward Steichen) elle boyadıkları fotoğrafların üzerine fırça izleri bile koyuyorlardı El işinin taklidi ya da bazı sanat eleştirmenlerinin entelektüel dönüşümleri fotoğrafın güzel sanat olarak kutsanması için yeterli değildi. Fotoğrafçılığın sanat kurumları tarafından tanınması da gerekiyordu.
- Bir sanat müzesinde açılan ilk fotoğraf sergisi: serginin cesur müdürü: “Bu durum kilisede doğa tarihi kongresi düzenlenmesi gibi geliyor insanlara”
- 1910 senesinde Buffalo’daki Albright Sanat Galerisi: Stieglitz tarafından düzenlenen uluslararası bir resimsel fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıp, fotoğraflardan on iki tanesini müzede sürekli sergilemek üzere satın alıyordu.
Stieglitz bir arkadaşına yazdığı mektupta:
1885 yılında Berlin’de kurduğum düş gerçeğe dönüştü; önemli bir kurum fotoğrafçılığı tamamen tanıdı.
NewhaJJ 1980, 189
Gerçi fotoğrafçılığın sanat müzeleri ve güzel sanat okullarının çoğu tarafından tamamen kabul edilmesi ancak yüzyılın ortalarına doğru gerçekleşecekti artık.
Fotoğrafçılığın tanınması yolundaki bu uzun mücadelenin anahtarı sanat ve zanaat, sanatçı ve zanaatçı kutupsallıklarının fotoğrafçılığa da uygulanmasıyla sanat fotoğrafçılığının müze, sanat eleştirmenliği ve çok daha sonraları da, üniversitelerin güzel sanat fakülteleri gibi sanat kurumlan tarafından onaylanmasıydı. Fotoğrafın icadıyla sanatın içeriği değişmiş, fotoğrafsız bir sanat dalı düşünülemez hale gelmiştir. Kavramsal sanatın gelişmesinde de fotoğraf önemli olmuştur. (Alıntılar; Larry Shiner’ın ’’Sanatın İcadı’’ kitabından)
Henry Peach Robinson Dünyanın ilk fotomontajı.1858’de Henry birçok negatifi birleştirerek tek bir fotoğraf oluşturmuş. fotoğraf beş negatiften oluşuyor. Tüberkülozdan ölen bir kızın etrafında bu komposizyonu oluşturmuş. Fotoğrafın ismi “Fading Away”
O halde Kavram Nedir?
- Bir nesnenin, bir duygunun ya da düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, anlamı, anlam yükü.
- Nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini içine alan ve onları bir ortak ad altında toplayan genel tasarım.
- Ortak özellikler taşıyan bir dizi olguya ya da nesneye ilişkin genel nitelikli bir anlam içeren, dilsel kökenli her türlü simgesel tasarım, bir nesne ya da olgunun zihinsel imgesi
Sanatsal yaratıda başvurulan metafor ve metonomi kavramları
Metafor
Anlatımı güçlendirmek için benzeşim yapılarak başka bir şeyden ödünç alınan isimlere metafor denir. Türkçe’de istiare, eğretileme ve mecaz aynı anlamda Bir düşünceyi ya da kavramı anlatmak için onunla özdeşleşmiş olan başka bir kavram ya da nesnenin kullanılmasıdır. “Sevgilim çiçek gibidir” cümlesinde benzetme yolu ile bir metafor yapılmıştır. “gibi” ve “kadar” kelimeleri kullanılarak yapılan bu metaforlar daha zayıf olan metaforlar Güvercin ya da kartal daha güçlü birer metafordurlar. Beyaz güvercinler barışın, kartallar ise özgürlüğün temsilidir. Güvercin ile barışın ya da kartal ile özgürlüğün arasında doğrudan bir bağ yoktur. Bu bağ benzeşimler yolu ile zihnimizde oluşturulmuş bir ilişkidir. Metafor benzemeyen ve buna rağmen ortak yönleri olan iki farklı şeyin birbirlerini anımsatacak şekilde karşılaştırılmasıdır.
Metonimi
Türkçe’de ad aktarması, mecaz-ı Mürsel, düz değişmece. Metonimi kavramı aralarında nitelik açısından bağ olan iki şeyin birbirinin yerine kullanılmasıdır. Bütünün parça yerine geçip daralması ya da parçanın bütün yerine geçip genişlemesi biçiminde de metonimi ortaya çıkar. Ankara’nın Avrupa Birliğine üye olduğuna dair bir cümle kurulduğunda il olan Ankara Türkiye’nin yerine geçmesi, Türkiye’nin Dünya Kupası elemelerinde gösterdiği bir başarıdan bahsederken Türkiye milli takımın yerine kullanılmıştır. Tek tek parçaların bir bütünün yerini alması metonimik bir anlatım biçimidir.
Metafor ve Metonimi Farkları
Şaha kalkmış bir komutan heykelinde komutan, atı ve kılıcı kontrol eden kuvvetlerin bir metonimisi olurken cesaretin de metaforu olur. Benzetme yolu ile bir kavramın yerine geçmiş olan somutlaşmış bir nesne metaforda vardır. Metonimi ise somut olan bir nesnenin birtakım özelliklerinden birinin çağrışım yolu ile somut biçimde gösterilmesidir. Metoniminin bir araya getirici, metaforun ise seçmeci olduğunu söylenebilir. Birbirleri ile bağlantılı olan kavram veya terimler yan yana gelmek sureti ile bütün oluştururlar. Bu bütün dilin yatay eksenini oluşturur. Seçmeci olan metafor, metoniminin tersine dikey bir eksen oluşur. Burada benzerlik ya da karşıtlık durumlarına bağlı olarak birbirlerinin yerlerine geçen bir takım terim ve kavramlar söz konusudur. (Kaynakça:İnsan ve İnsan Bilimi Dergisi)
Bize Ulaşın