Fotoğraf: Henri Cartier-Bresson / Ezra Pound /1970

Bir Fotoğraftan

/

Işıkla Çizilirken Sözcükler

“Işık, yangınıdır fotoğrafların.”

Birçok görüntü, fotoğrafın nesnesinden daha uzun süre karşı duracaktır zamana. Gümüşün anlaşması bitince, o da aynalaşacak ve yok olacaktır yeryüzünden. Sonra fotoğraflarda olmayan her şey, yok sayılacaktır.

Sözleri unutulan, yalnızca akılda kalan melodisiyle mırıldanılan şarkılara dönüşecekti anılar. Suretler denizinde başıboş görüntülere çarpacaktı gemilerimiz. Bellek ağır yara alacaktı; düş ve gerçek karışacaktı birbirine. Poe’nun öyküsünde olduğu gibi, burgaçlarla dibe vurmaya hazırlanırken tanıdık gelen her şeye, tuhaf bir ürperişle bakacaktık. Tek kazancımız, yitirdiğimiz aklımız olacaktı Maelström’e düşerken.

Fizik kuralları ise, en tuhaf rüyalarımızda bile lise defterlerinden firar ederek bizi bulacaktı. Yaşamımız, okuduğumuz kitaplar gibi gözümüzün önünden geçecekti. Biz bilmesek de uzayın başı ve sonu olacaktı; havasız ortamda ses yol alamayacak, paralel doğrular sonsuzda buluşacaktı. Hep yazılmamış romanlar olacaktı. Mürekkep utanacak, klavye uzak duracak, yazımız her zaman bir tarafa yatacaktı. Yani yazarken esen rüzgâr, okuyucuların nefesiyle yeniden buluşacaktı. Bir fotoğrafta ne kadar ışık varsa, o kadar da yalnızlık ve ölüm olacaktı.

Cartier-Bresson‘un fotoğraflarında daima sözcükler vardı. Her yeni okumada, bu sözcüklerden farklı tümceler oluşurdu. Fotoğraf makinesine Tanrı’nın uzantısı gibi bakılırdı. Yıl 1970’ti. Şairin ismi Ezra Pound‘du. Şiirle vaftiz edilmişti. Soyut fotoğraflar gibiydi şiirleri. Tanrı’yı tanıyamamıştı. Yoğun ışığın altında, o da hepimiz gibi albinoydu. Gözlerini kısar ve fısıltıyla konuşurdu. Bir ışık yangını saçlarından başlar, ellerine kadar gelirdi.      

Bilmiyorduk, Çin falında burçlar, hangi hayvana durmuştu. Sanki uzaktaki ejderhanın ateşiyle fotoğraflar tutuşmuştu. Cartier-Bresson‘un anlarıyla Pound’un kantoları uzayın sonsuzluğunda karşılaştı. Ortaya, bir yaz günü denizin üzerinde yansıyan, hiçbir detayın seçilemediği parıltılar kalmıştı. Yükselen burçları uyuşmuş, Pound’un yıllarca avuçlarında sakladığı karanlık, bir fotoğrafın pencereden süzülen aydınlığıyla buluşmuştu.

Gözümüzü ne kadar kıssak, yine bir şey göremiyorduk. Şair, sözcüklerini pençeleri gibi kullanıyordu. Yüzyıla damgasını vurmuştu. İngiliz dilinin onun gölgesindeki ölçülemez yükselişi, kapitalizmin karşısına diktiği antik değerlerle birleşerek bir kez daha vücut buldu. Dünyanın ünlü şairleri hep yakınında oldu. Ne olursa olsun, kimileri için deli bir faşistten daha başka bir şey de olamadı. Hangi depremlerle sarsılırsa sarsılsın, öldükten sonra kırılacak bir fayı daha vardı.

Batı’nın -imgelerin kullanıp attığı bedeni daima batıdaydı- bu hep “aranan” ve hep “kaçak” ruhu, hangi hanede tımar edilebilirdi ki… Uzun Avrupa gezisi, vatana ihanet suçuyla yargılanmak üzere Amerika’ya götürülmesiyle sona erdi. Bu kez, Washington’da akıl hastası suçluların yatırıldığı hapishanede 12 yıl kaldı ve yeni kantolarını yazdı. Kapalı kapıların ardında, o süzülüp gelen ışığın altında denenecek ne çok form vardı.

Cartier-Bresson 1974’te fotoğrafı bıraktı. Sonu yoktu, fotoğrafı çekilecek öyle çok görüntü vardı ki… Geriye çekilip özlediği kırlara döndü. Tesadüflerin asla geçerli olmadığı resmi kendine iş edindi. Görüntülerle aklında kalanları birleştirdi. O önleyemediği fotoğraf dürtüsünü sonunda bastırdı. Nasıl olsa, o unutsa da anımsanacak binlerce ânın mucidiydi.

O günlerde bizler Ece Ayhan‘ı hiç duymamış, fotoğrafı ise vesikalıktan ibaret biliyorduk. Düşlerimizde gezen cesur mürekkep balıklarından ve bulutlarla çevrilmiş ebrulardan bir dünyaya hazırlanıyorduk. Anılarımız az, sözcüklerimiz çoktu. Kırık camların çıkardığı yangınlar yüzünden üstümüzde dolaşan güneşe lanet ediyorduk.

Pound, yaşamına 70 kitap, 1.500 yazı ve ödünç bir cinneti sığdırdı. Cartier-Bresson’un fotoğrafı onu iki sene daha yaşatabildi. Ezra Loomis Pound’un akıl hastanesinde el konulan gözlerindeki ışık, Cartier Bresson’un fotoğrafı ile bir daha alınmamak üzerine kendisine iade edildi. Alacak ve borç haneleri eşitlenmişti artık.

Not: Bu yazı daha önce E Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi’nde yayınlanmıştır.

1963 yılında İstanbul’da doğdu. M.S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı (Lisans) 1985, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı (Yüksek Lisans) 2001 yılında bitirdi.

Farklı konularda yayınlanmış 15 kitabı bulunan Merih Akoğul, Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde 30’un üzerinde fotoğraf sergisi açtı, grup sergilerine katıldı. Fotoğraf sanatı ve kuramı konularında çalışmalar yaptı. Seminer, sempozyum ve açıkoturumlara katıldı, bildiriler sundu, paneller yönetti, seçici kurullarda yer aldı. Reklam sektöründe yazar olarak çalıştı. Çeşitli özel kurumlarda eğitmenlik, özel radyolarda kültür ve sanat programları, televizyon programlarında sanat danışmanlığı yaptı.

Edebiyat, fotoğraf kuramı, plastik sanatlar ve müzik üzerine yazıları ve eleştirileri birçok gazete ve dergide yayınlanan Merih Akoğul, 2003 yılının yaz döneminde Avusturya Başkanlık Sanat Dairesi tarafından verilen bursla çalışmalarını Viyana’da sürdürdü. Çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunan Akoğul, 27 yıldır Türkiye’nin önemli üniversitelerinde (Marmara Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi) fotoğraf dersleri vermiştir.

İstanbul Modern Müzesi Fotoğraf Bölümü Danışma Kurulu üyesi olan Merih Akoğul, aynı zamanda da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eğitmenliğini sürdürüyor. 2010 yılından 2021yılına kadar Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi kitaplarının editörlüğünü yaptı. İFSAK Blog ve Gezgin Foto dergisinde köşe yazarlığını sürdürüyor.

Seçilmiş Kişisel Sergiler

2022 “Caz Zamanı” Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2016 “Montreal’de Bir Mevsim, Galeri Işık
2013 “Tenha Vakitler”, ArtGalerim Nişantaşı, İstanbul
2011 “Kayıp Ruhlar”, ArtGalerim Nişantaşı, İstanbul
2010 “İç İçe İstanbul”, Fototrek, İstanbul
2008 “Standards”, PG Art Gallery, İstanbul
2007 “Sanki”, Leica Gallery, İstanbul
2006 “Geçen Yaz Viyana’da”, Palais Porcia Kunst Raum, Viyana
“Siyah Beyaz Afyonkarahisar”, Fevzi Çakmak Sanat Galerisi, Afyonkarahisar
“Avusturya 2006”, Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2005 “Bit-ki”, PG Art Gallery, İstanbul
“Yolda”, Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2004 “Otuz Kuş”, PG Art Gallery, İstanbul
“Geçen Yaz Viyana’da”, Fotografevi, İstanbul
2003 “Güzergâh: Edebiyat”, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, İstanbul
2002 “Başarmak”, Fotografevi, İstanbul
2001 “Klasikler/Neo-klasikler”, Fotoğrafevi, İstanbul
“Aşkküre”, Bedri Rahmi Eyüboğlu Sanat Galerisi, İstanbul
1999 “Bronz Askerler”, Fotografevi, İstanbul
1998 “Dönüşümler”, Art Shop, İzmir
“Filim”, İMKB Sanat Galerisi, İstanbul

Yayınlar

2021 “Ağustos” (şiir)
2016 “Montreal’de Bir Mevsim (fotoğraf)
2014 “Gece / Şarkılar” (şiir)
2007 “Sanki” (fotoğraf)
2006 “Siyah Beyaz Afyonkarahisar” (fotoğraf)
2005 “Türk Fotografçıları Kütüphanesi 22/Merih Akoğul” (fotoğraf)
“Bit-ki” (fotoğraf)
“İkizim Söyledi Ben Yazdım” (deneme)
“Saklı Günlükler” (çocuk edebiyatı)
2004 “Geçen Yaz Viyana’da” (fotoğraf)
2002 “Başarmak” (fotoğraf)
2001 “Klasikler/Neo-Klasikler” (fotoğraf)
1999 “Klasikler” (fotoğraf)
1995 “Kuğunun Ölümü” (şiir)
1992 “Son Dokunuş” (şiir)

Küratörlükler

2019 “Yolda” (Türkiye’de Gruplar), Fransız Kültür Merkezi, İstanbul
2019 “Fotoğrafın Doğası”, Artweeks Akaretler, Akaretler No:45, İstanbul
2018 “Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı”, İstanbul Modern, İstanbul
2017 “Beni Bul” / Otoportreye Çağdaş Dokunuşlar, Akbank Sanat, İstanbul
2016 “Poz”, PG Art Gallery, İstanbul
2016 “İnsan İnsanı Çekermiş”, İstanbul Modern, İstanbul
2013 “Bir Zamanlar”, Fotografevi, İstanbul
2012 “Mekânın Doğası”, Hilpark Suites İstinye, İstanbul
2012 2. Bursa Fotofest / Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali
“İnsanlığın İzleri” (Sanat yönetmeni, şef küratör)
2012 “Gidilmemiş Zamanlar”, Hilpark Suites İstinye, İstanbul
2011 1. Bursa Fotofest / Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali
“Karşılaşmalar” (Sanat yönetmeni ve şef küratör)

Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi (Editörlük)

2021 Yusuf Tuvi
2020 Lütfi Özkök
2019 İbrahim Zaman
2018 Ergun Çağatay
2017 Yıldız Moran
2016 Ersin Alok
2015 İzzet Keribar
2014 Sabit Kalfagil
2013 Sami Güner
2012 Ozan Sağdıç
2010 Şakir Eczacıbaşı

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Bosphor-Bosphor

İstanbul’da fotoğraf çekmenin kendine mahsus bir zorluğu var. İlgi çekici imajların yoğunluğu öyle bir raddeye ulaşıyor…

Gerçekliğin Olağanüstü Cazibesi

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://instagram.com/ahuincekaralar  tarafından yayına hazırlanmıştır. . . .…

Foto Patinaj

Daha ziyade motorlu araçların çamurda, buzda, kumda veya benzer zorlu zeminlerde lastiklerinin (tekerleklerinin) hareketine rağmen ilerleyememesi,…

Doğal Seçim…

Uzun zamandır özünde “fotoğraf” olan yazı klavyeden akmıyor. Ancak fotoğraf kullanarak fotoğrafın etrafında döndüğümüz yazılar sunmakla…

Yapay Zeka

Görsellerde yapay zekan kullanımının tartışmaya açılması büyük ölçüde 2023 yılı Sony World Photo Organisation – ki…

Beatrice’den Gelen Mektup

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Özlem Dikeçligil  https://www.instagram.com/ozlem_dikecligil/  tarafından yazının sonunda künyesi verilen kitapların esiniyle…