Işıkla Çizilirken Sözcükler
“Işık, yangınıdır fotoğrafların.”
Birçok görüntü, fotoğrafın nesnesinden daha uzun süre karşı duracaktır zamana. Gümüşün anlaşması bitince, o da aynalaşacak ve yok olacaktır yeryüzünden. Sonra fotoğraflarda olmayan her şey, yok sayılacaktır.
Sözleri unutulan, yalnızca akılda kalan melodisiyle mırıldanılan şarkılara dönüşecekti anılar. Suretler denizinde başıboş görüntülere çarpacaktı gemilerimiz. Bellek ağır yara alacaktı; düş ve gerçek karışacaktı birbirine. Poe’nun öyküsünde olduğu gibi, burgaçlarla dibe vurmaya hazırlanırken tanıdık gelen her şeye, tuhaf bir ürperişle bakacaktık. Tek kazancımız, yitirdiğimiz aklımız olacaktı Maelström’e düşerken.
Fizik kuralları ise, en tuhaf rüyalarımızda bile lise defterlerinden firar ederek bizi bulacaktı. Yaşamımız, okuduğumuz kitaplar gibi gözümüzün önünden geçecekti. Biz bilmesek de uzayın başı ve sonu olacaktı; havasız ortamda ses yol alamayacak, paralel doğrular sonsuzda buluşacaktı. Hep yazılmamış romanlar olacaktı. Mürekkep utanacak, klavye uzak duracak, yazımız her zaman bir tarafa yatacaktı. Yani yazarken esen rüzgâr, okuyucuların nefesiyle yeniden buluşacaktı. Bir fotoğrafta ne kadar ışık varsa, o kadar da yalnızlık ve ölüm olacaktı.
Cartier-Bresson‘un fotoğraflarında daima sözcükler vardı. Her yeni okumada, bu sözcüklerden farklı tümceler oluşurdu. Fotoğraf makinesine Tanrı’nın uzantısı gibi bakılırdı. Yıl 1970’ti. Şairin ismi Ezra Pound‘du. Şiirle vaftiz edilmişti. Soyut fotoğraflar gibiydi şiirleri. Tanrı’yı tanıyamamıştı. Yoğun ışığın altında, o da hepimiz gibi albinoydu. Gözlerini kısar ve fısıltıyla konuşurdu. Bir ışık yangını saçlarından başlar, ellerine kadar gelirdi.
Bilmiyorduk, Çin falında burçlar, hangi hayvana durmuştu. Sanki uzaktaki ejderhanın ateşiyle fotoğraflar tutuşmuştu. Cartier-Bresson‘un anlarıyla Pound’un kantoları uzayın sonsuzluğunda karşılaştı. Ortaya, bir yaz günü denizin üzerinde yansıyan, hiçbir detayın seçilemediği parıltılar kalmıştı. Yükselen burçları uyuşmuş, Pound’un yıllarca avuçlarında sakladığı karanlık, bir fotoğrafın pencereden süzülen aydınlığıyla buluşmuştu.
Gözümüzü ne kadar kıssak, yine bir şey göremiyorduk. Şair, sözcüklerini pençeleri gibi kullanıyordu. Yüzyıla damgasını vurmuştu. İngiliz dilinin onun gölgesindeki ölçülemez yükselişi, kapitalizmin karşısına diktiği antik değerlerle birleşerek bir kez daha vücut buldu. Dünyanın ünlü şairleri hep yakınında oldu. Ne olursa olsun, kimileri için deli bir faşistten daha başka bir şey de olamadı. Hangi depremlerle sarsılırsa sarsılsın, öldükten sonra kırılacak bir fayı daha vardı.
Batı’nın -imgelerin kullanıp attığı bedeni daima batıdaydı- bu hep “aranan” ve hep “kaçak” ruhu, hangi hanede tımar edilebilirdi ki… Uzun Avrupa gezisi, vatana ihanet suçuyla yargılanmak üzere Amerika’ya götürülmesiyle sona erdi. Bu kez, Washington’da akıl hastası suçluların yatırıldığı hapishanede 12 yıl kaldı ve yeni kantolarını yazdı. Kapalı kapıların ardında, o süzülüp gelen ışığın altında denenecek ne çok form vardı.
Cartier-Bresson 1974’te fotoğrafı bıraktı. Sonu yoktu, fotoğrafı çekilecek öyle çok görüntü vardı ki… Geriye çekilip özlediği kırlara döndü. Tesadüflerin asla geçerli olmadığı resmi kendine iş edindi. Görüntülerle aklında kalanları birleştirdi. O önleyemediği fotoğraf dürtüsünü sonunda bastırdı. Nasıl olsa, o unutsa da anımsanacak binlerce ânın mucidiydi.
O günlerde bizler Ece Ayhan‘ı hiç duymamış, fotoğrafı ise vesikalıktan ibaret biliyorduk. Düşlerimizde gezen cesur mürekkep balıklarından ve bulutlarla çevrilmiş ebrulardan bir dünyaya hazırlanıyorduk. Anılarımız az, sözcüklerimiz çoktu. Kırık camların çıkardığı yangınlar yüzünden üstümüzde dolaşan güneşe lanet ediyorduk.
Pound, yaşamına 70 kitap, 1.500 yazı ve ödünç bir cinneti sığdırdı. Cartier-Bresson’un fotoğrafı onu iki sene daha yaşatabildi. Ezra Loomis Pound’un akıl hastanesinde el konulan gözlerindeki ışık, Cartier Bresson’un fotoğrafı ile bir daha alınmamak üzerine kendisine iade edildi. Alacak ve borç haneleri eşitlenmişti artık.
Not: Bu yazı daha önce E Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi’nde yayınlanmıştır.
Bize Ulaşın