Bir gün kırmızı kurdelesinin süslediği ipek saçlar altında sevine sevine, neşeli, kuvvetli gelen yeniler, bir iki yıl sonra güçsüz ayaklarını, nalçalı kunduralarını taş kaldırımlar üstünde zorla sürükleyerek kulübelerine çekilirlerdi. Yanan göğüslerini ve ağrıyan başlarını dinlendirmek için yalnızca altı saatleri vardı… Her kemiği ayrı sızlayan bu zavallı vücutlar… -Bursa’nın ipek işçisi kadınları-
Refik Halit Karay “Memleket Hikâyeleri“
Bir Metin Yeğin filmi: “GREV“
1910 yılının Bursası. Dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi. İpek işçiliği yapan Müslüman ve gayrimüslim kadınların düşük ücret ve kötü çalışma koşullarına, işyerinde ölümlere karşı yaptığı direniş. Filmde farklı karakterler üzerinden eşsiz bir direniş anlatılıyor. Süfrajet (Suffragette hareket) nedeniyle başı belada İngiliz Sarah‘dan, biri Rum diğeri Ermeni olan iki işçi lideri Sofia ve Zabel‘e, Fatma‘ya kadar hikâyeye ve filme aktarılan direnişçi kadınlar. Gerçek bir olaydan esinlenen kurmaca hikâye. Bilinmeyen bir dönemi, çok kültürlü kadın işçi direnişini görünür hale getirmesi filme değer katan, saygı duyulası bir yan.
Filmin senaryosu Bursa’daki kadın işçilerin grevini İspanya’nın Bask bölgesindeki direnişçilerle birleştirmiş. Filmde bazen anlatıcının hikâyesini, çizilen portrelerle anlattığı belgesel tadında etkili bir tarz kullanılmış.
Herkesin grevin adını bile unuttuğu bir dönemde işçileri, kadın işçilerin grevini, direnişi anlatıyor film. Yalnızca bir filmden fazlası olmuş. Yani başka türlü bir şey deneyimlenmiş.
Bugünlerde Metal Fırtına diye bahsi geçen işçilerin eylemleri var. Güncelle de bağ kurulmuş.
Grev bazılarının duygu sömürüsüne varan sahnelerine laf ettiği ama bence coşkulu bir film. Yer yer küfürler de var ama bu küfürler analara dair değil, sisteme ve paraya küfredilmiş. Ermeni ve Rum türkülerinin de yer aldığı, kimileyin müzikal tadında bir film.
Portresi çizilen, aynı dönemde dağlardaki İspanya İç Savaşı direnişçilerinin Bursa’daki grevci kadın işçileri anlattığı bir film.
Feminist hareketin “kesişimsel bileşim” yerleri olduğu gibi bu filmde de işçi sınıfının kadın işçilerle “kesişimsel bileşimi” olmuş. Bu da filmi zenginleştirmiş.
Metin Yeğin hiç alınmasın ama bu filmi kadın bakış açısı olan bir kadın yönetmen yönetseydi daha da etkileyici olurdu. Ya da yönetmenliği feminist bir kadın sinemacıyla paylaşsa ve ortak çekim gerçekleştirseydi sanırım daha çok iz bırakan bir film olurdu. Senaryo Metin Yeğin ve Meriç Üner tarafından birlikte yazılmış ama senaryo ve sahneye uygulanması kadın bakış açısıyla olmamış.
Tarihten, politikadan beslenmiş. Çoğulculuk, çok kültürlülük işlenmiş.
Herkes filme ortak. Herkesin bir miktar para kazanılırsa geliri de (belki kıdemde oranı arttırılarak ) eşit paylaşacağı şeklinde bir anlaşma yapılmış.
Hollywood filmlerinin milyon dolarları varsa bu filmin de coşkulu dayanışması var.
Filmde Başka Neler Var?
İspanya İç Savaşı’nın konuyla ne ilgisi var diyebilirsiniz. Bu da dönem filmlerinde senaryoya bir dinamizm katarak , konu-dönem bakımından evrensel bir sinema dili yaratmış.
Orhan Alkaya var. Deneyimli oyuncu.
Deniz Tansel Öngel (gazeteci-yabancı) Masumlar Apartmanı’ndan hatırlayacağınız bir oyuncu.
Pelin Batu, Şüfrajet (Suffragette)’lerin temsilcisi olarak filmde bulunuyor (Suffragatte’ler İngiltere’de oy hakkı için mücadele eden kadınlar – Diren filminde bu konu işlenmişti). Bu hikâyeye monte edilmiş. Dayanışma amaçlı para desteğinde bulunuyor.
Muallim Naci’nin adı geçiyor. Caddelere ismi verilen bu zat da meğerse grev kırıcıymış.
Veba anlatılıyor. Esasında vebanın sonuç olduğu ve ölümlerin aslında yoksulluktan ve ağır çalışma koşulları nedeniyle olduğu ifade edilmiş.
Şef Maria var. Farklı karakterleri iyiyi kötüyü içinde taşıyan, çatışmaları barındıran bir karakter. Tara Demircioğlu‘nun başarıyla oynadığı filmde arka planda kalmış. Maria’nın sevgilisi direnişçileri destekliyor.
Türk kadın işçi Fatma var. Yenilmemişliğin coşkusunu taşıyor. Oyunculuk mükemmel.
Avrupa burjuvazisi ve onun yerli versiyonları var filmde.
Ardından Rum, Ermeni, Türk, İrlandalı, Basklı kişileri buluşturan bir Brechtyen forum tiyatroyu andıran sahnelere giriyoruz.
Hikâyenin Basklı gazeteci (Deniz Tansel Öngen) gözünden anlatılması da ayrı bir artı.
Rum komünist Yannis, Ermeni Komünist Paramaz, Maria’lar ve Fatma’lar, kadın işçiler hatta çocuk işçiler var.
Film trende başlıyor. Tren sinema dilinde sistemi temsil eder. Filmin de trende başlaması manidar.
Özellikle koronun olduğu sahne çok etkileyici. İzleyiciye coşku veren yanı var. Güçlü bir sahne olmuş.
Görüntü yönetmenliğini Seçkin Savaş yapmış.
Müzik oldukça etkileyici. Müzik ve uygulayıcı yapımcılığı Tanju Uysal‘a ait.
Sanat yönetmenliği Merve Karakuş tarafından yapılmış.
Yapım ve Tasarım Mustafa Ziya Ülkenciler tarafından yapılmış.
Yardımcı oyuncular işçi ama greve katılmamış. 2015’de Bursa’da metal işçilerinin grevi olmuş. Onlar galaya gelmişler. Pandemi öncesi biten çekimler Beykoz’da Beykoz Kundura’da yapılmış.
Bu kadar umutsuzluğun içinde “umut“ var. İnanç var. Bu umut ve inanç ekibi de sarınca ortaya meselesi olan şahane bir film çıkmış. Galasını izleyince beni de heyecanlandırdı.
Eski proleteryanın yerini, motokuryeler almış, kargocular, freelance çalışmalarda elektrik, su, doğal gazı çalışana ait yeni çalışma şartları var. Dünya değişiyor ama sistem değişmiyor.
Film Diyaloglarından
“Paralarını s…rim. Şartlarımız düzelene kadar, maaşımıza zam alana kadar hiçbirimiz çalışmıyoruz.!” diyen Rum Ermeni, Türk kadın işçilerin elele ve daima ileriye dayanışmayla “grev” de başka türlü bir şey bu benim istediğim şarkı ve şiirindeki duyguyu hissediyoruz…
Beynelmilel Oyuncu Kadrosu
Bu müzikal tadında ilerleyen filmin oyuncuları arasında Netflix’in ünlü “La Casa de Papel“ dizisinde Lizbon karakterini canlandıran Itziar Ituño Martinez (kendisi de kadın mücadelesi içinde yer alan biri), Pelin Batu, Nihan Aşıcı, İrem Alnıaçık, Orhan Alkaya, Deniz Tansel Öngel, Orçun Masatçı, Barış Kışlak yer alıyor.
Lara Narin de gerçekçi bir oyunculukla filme katılmış ve bir de Ermenice şarkı söylüyor. Rumca şarkıların da yer aldığı Grev’de ayrıca Maria rolüyle Tara Demircioğlu’nun başarılı oyunculuğu da dikkat çekici.
Yönetmen Metin Yeğin Kimdir?
Yazar, gazeteci, sinemacı, işçi, avukat, gezgin, belgeselci ve yönetmendir. 1963 İstanbul doğumlu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Ayrıca Cambridge Üniversitesi’nde sinema eğitimi almış. Çok yönlü, hayatın içinden bir anlatıcı olan belgeselci Metin Yeğin yaratıcı ve hakikate bağlı bir kişi.
Metin Yeğin röportajlarında Grev filmini dayanışmayla kotarmaya çalıştıklarını ifade ediyor ve ayrıca film çekmenin politik bir tutum olduğunu da belirtiyor.
Yönetmenin Yazdığı Kitaplar
“Marcos’la On Gün“ (2000-Guatemala, Meksika,El Salvador), “Firari İstanbul“ (2001), ”Topraksızlar“ (2002- Bir Şenlikli Uzun Yürüyüş- Brezilya), ”Dünyanın Sokakları“ (2010- Uruguay İşgal Fabrikaları, Güney Afrika gecekonduları), “Özyönetim“ (Dünyanın Sokaklarında Radikal Demokrasi) “Patronsuzlar“ (2015- Adları ve Yüzleri Olmayanlar), “İstanbul Öyküleri“ (2012), “Kent Reformu ve Yeni Gecekondu Hareketi“ (2014)…
Yönetmenin Filmleri
“F-Yaşama ve Onun Büyüsüne İnananlara“ (2001), “Topraksızlar” (2003- Alexandra Paserelli ile), “Patronsuzlar“ (2003 ), “Barışa Rock“ (2003- Dilek Çolak’la; Dilek Çolak film yönetmeni, senarist ve yapımcı olup İFSAK 2003 25.İFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Film Yarışması “Görüşeceğiz Lale“ ile en iyi film ödülü almıştı), “Çocuklarından Doğan Anneler“ (2005-Dilek Çolak’la), “El Mahalla-Canım Ciğerim Kerim” (2008), “The D“ (2010), “Gerillanın Barışı” (2010) ve “Grev” (2021)
Aldığı Ödüller
Geçmiş Zamanın Yaşadıkları, 3. Safranbolu Altın Safran Belgesel Film Festivali, Proje Yarışması 2.lik ödülü, Anadolu Film Festivali Altın Keçi Ödülleri, Ahmet Uluçay Sinema Ödülü (2011)
Grev Filmi Ne Zaman Gösterime Girdi?
29 Ekim 2021 ‘de gösterime giren film istanbul’da az sayıda sinemada gösterildi.
Parça parça Kadıköy’de, farklı il ve ilçelerde, 10-17 Aralık’ta İnsan Hakları Haftasında gösterime girdi.
Film Nasıl Seyredilebilir?
Bilinmeyen bir dönemde kadın işçilerin direniş hikâyesi görünür hale getirilerek dayanışma usulü kotarılmış, izlenesi, tartışılası bu filmi izlemek isterseniz;
#greviseyretmekistiyoruz hashtagiyle twitter ya da instagram’da yirmi kişi istekte bulunursa film oynatılıyor.
Yani filmi izlemek de dayanışmaya dair. Hatta askıda bilet de alınabilir.
Son Söz
Bir film yalnızca bir film değildir. Daha fazlasıdır. Yönetmendir, oyuncudur. Hepsinin praksisinden, geçmişinden oluşur. Sinema hayatı değiştirir.
Ken Loach‘a selam çakan bir coşku, dönem belgeseli nitelikli drama filmi olmuş Grev.
Diyaloglardaki tutukluklara, kostümlerdeki aşırılığa kaçan renkleriyle eleştirilebilmesi mümkün olmasına rağmen; umut, inanç aşılaması grevin konu olarak karşımıza çıkmasıyla ben filmi beğendim.
İlla ki; “Biz kazanacağız”- Venceremos
Bize Ulaşın