Gana’daki Volta Gölünde Çocuk Köleliği Gözler Önünde

/

Çelik grisi bulutlar, kurşuni bir örtü gibi Gana’daki Volta Gölü’nü uzak noktalarına kadar örtüyordu. Kıyıdan baktığımda ahşap balıkçı teknesinde öğleden sonra balık tutmaya çıkmış bir aile var sanmıştım: İki büyük çocuk ve onların üç küçük kardeşleri, yaşça onlardan büyük iki abileriyle üç küçük erkek kardeş, akşam yemeği için balık tutuyor, etraftaki olta ve ağlarla oynuyorlardı.

İnsancıl fotoğrafçı Lisa Kristine Volta Gölü fotoğraflarını Gana’da çekti. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre burada 20.000 çocuk zorla çalıştırılıyor.

Gördüğüme yaptığım bu yoruma tercümanımdan sert bir yanıt geldi. Bu bir aile gezisi değildi. Onlar şafaktan hava kararıncaya kadar gölde çalışan, esir çocuklar, gençler ve onlarla çalışan küçük çocuklardı. Şaşkınlığa düştüm. 150’den fazla ülkeye seyahat etmiş, sıklıkla zorla çalıştırılmayı ve tehlikeli koşullarda gerçekleşen insan kaçakçılığını belgeleyen bir fotoğrafçı olarak, modern çağ köleliğinin sosyal ve insani dehşeti hakkında derinlemesine bir farkındalığım olduğunu düşünüyordum.

Ancak diğer keşiflerimden farklı olarak burada gizli saklı bir durum yoktu. Yaklaşık 40 derecelik bunaltıcı sıcakta düzinelerce tuğlayı başlarına yığıp taşıyan işçileri belgelendirmek için Nepal’deki bir tuğla ocağına gizlice sızdığım gibi girmem gerekmedi. Veya çökecekmiş gibi duran terkedilmiş bir maden kuyusuna, köleleştirilmiş altın madencilerini fotoğraflamak için yaptığım gibi yaklaşık 60 metre inmek zorunda kalmadım. Hayır, burada dünyanın en büyük yapma gölü olan Volta Gölü’nde çocuk köleliği göz önünde yapılmaktaydı. Gizlemek için bir gayret yoktu.  Gözümün önünde, tehlikeli ve pis koşullarda, günde 18 saate kadar, ücret almadan, sıklıkla az yiyecek ile ya da hiç yiyecek olmadan çalışmaya zorlanan beş yaşında küçük çocuklar vardı. Bu düpedüz utanmazlık beni şaşırttı.

Kristine, “bu çocuklar genellikle savunmasız aileleri manipüle eden insan tacirleri tarafından balıkçı teknelerinde çalıştırılıyorlar” diyor.

Free the Slaves sivil toplum kuruluşuna göre Volta Gölü civarından ankete katılan 1.620 hanenin üçte birinden fazlası çocuk kaçakçılığı kurbanı olan bir çocuk ya da kölelik benzeri koşullarda tutulmuş birisini barındırıyor. Lakin bu burada eskiden kalma, köklü bir gelenek değil: Volta gölü sadece 1965 yılında, Gana’nın elektrik arzını karşılamak için yapılan hidroelektrik santral inşası sırası ormanlık alanın su altında kalması ile yaratıldı.

Bu çocuklar çoğunlukla Gana’nın her yerinden kaçakçılar tarafından getiriliyorlar. Çocuk kaçakçıları, çocuklarını günde 2 kez yeterli derecede besleyemeyen savunmasız aileleri kurnazca tuzağa düşürüyorlar. Onları kaçakçıların başka bir şehirde yaşayan bir akrabasının evinde yardım etmelerine karşılık eğitim vaadiyle kandırıyorlar. Köyden çıktıkları anda ise çocuklar satılıyor. Diğer kaçakçılar ise çok düşük bir ücret karşılığında fakir ailelerden çocukları satın alıyor ya da bir çiftlik hayvanı ile takas ediyorlar.

Çocuklar, ağları çözebilen ve onarabilen küçük ve çevik parmaklarıyla ödüllendirilir.

Çocuklar küçük ve çevik parmaklarıyla ağları çözebildikleri ve tamir edebildikleri için çok değerliler. Çocukları çoğunlukla dövüyorlar ve kızlar cinsel istismar tehlikesi altında. Yıpratıcı olan ağları ve balıkları taşıma işine ilaveten, en tehlikeli işi yapmak için zorlanıyorlar: Parazit dolu suyun altındaki ağaç dallarına dolanmış balık ağlarını kurtarmak için suya atlamak.

Çocuklara yüzme öğretilmiyor, birçoğu da boğuluyor. Bir oğlanı anımsıyorum, belki 8 yaşlarındaydı, gölde teknemiz onunkine yaklaştığında dehşet içinde titriyordu. Dalgaların onu devireceğinden ya da daha kötüsü onu daha da korkunç bir yere götüreceğimizden korkmuştu. Volta gölünde geçirdiğim zaman boyunca, boğulmuş bir çocuğu tanımayan tek bir çocuk ile tanışmadım.

Beş yaşından küçük çocuklar, tehlikeli koşullarda günde 18 saate kadar, ücretsiz çalışmaya zorlanıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilme Yılı ilan edilen 2021’de, istismarcı çocuk uygulamaları hakkında insanları bilinçlendirmek için kendimizi yeniden adamanın zamanıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün, Volta bölgesi ve çevresindeki balıkçı topluluğunda yaşayan ve de köle olarak çalışan 20.000 çocuğun olduğunu tahmin ettiğinin farkındayım. Bu dehşeti görmezden gelmemiz, gözlerimizi kapamamız kabul edilebilir değil. Zoraki çocuk işçiliği tehlikeli, yasadışı ancak dünya çapında yaygın.

Geçtiğimiz yıl COVID-19 salgını ve Black Lives Matter hareketi sadece Amerika’da değil dünya çapında ırksal ve sosyal adaletteki haksızlıklara geniş anlamda dikkat çekti. Salgının tahribatı; eğitim, sağlık hizmetleri, barınma ve kazançlı bir işe ulaşmaktaki eşitsizliğin fakir ve muhtaç insanlar için her yerde yıkıcı hatta ölümcül sonuçları olduğunu tamamıyla görünür kıldı.

Volta Gölü’nde çalışan bir çocuk.

Son on yılda çocuk işçiliğinde %38 düşüş göstererek bir ilerleme kaydedilmesine rağmen, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yeni raporu geçen 4 yılda 8,4 milyonluk bir artış kaydediyor ki bu da küresel anlamda çocuk işçi sayısını 160 milyona çıkarıyor. COVID-19 etkisi sebebiyle daha milyonlarcasının risk altında olduğu hesaba katılmıyor.

Olumlu bir tarafı ise, bu durum ortaklaşa insancıllığın, ırk, kimlik, sınıf ve coğrafya gibi ayrımlara üstün gelmesiyle sonuçlandı. Eğer değişiklik isterken birlikte hareket edersek; yasalar çıkarabilir, yasaları değiştirebilir ve dünyayı iyileştirecek politikalar ve uygulamalar öngörebiliriz.

Volta Gölü, dünyanın en büyük insan yapımı gölüdür ve ağaçlar su yüzeyinden yükselir. Balık ağları dallarına takılabilir ve çocuklar onları çözmek için suya daldırılır. Yüzemezler, birçok çocuk boğulur.

Eğer «bize karşılık onlar» zihniyetine tutunursak, başkalarının acılarına duygusuz kalabiliriz; kaldırımda büzüşmüş evsizin üzerinden geçeriz, kısıtlı geliriyle veya hiç geliri olmayan kişilerin ailesine yeterli yiyecek bulamamasına ya da Volta Gölü’nde gece saat 1’de dondurucu sularda çocukların kilolarca ağırlıktaki balık ağlarını çekmesine kasıtlı olarak bihaber kalabiliriz.

Daha şanslı çocuklar kurtarılır ve bir barınağa sığınır.

Ben haşin gerçekleri belgeleyen fotoğraflarımı başkalarının ortak insanlığımızı görmelerini sağlamak için bir yol olarak sunuyorum. Köle edilmiş bu çocukların gözlerinin içine bakın. Belki bu birilerinin; bağış yapmasına, hükümetlere adil ticarette bulunması için çağrıda bulunmasına, çocuk işçiliğini düzenleyen yasaları desteklemek için oy vermeye, iş uygulamalarını iyileştirmek için büyük şirketler ve devlet kurumlarına dünya çapında baskı yapabilir, belki de Volta Gölü’nde tekneleri kayıt altına alır ve balıkçıları ruhsatlandırır. İşte böylece köle işçiler özgürleşir ve korunur ve çocuklar okullarına geri döner. Şimdi adım atma, yüksek sesle konuşma ve harekete geçme zamanıdır.

Kristine, “Bu acı gerçekleri belgeleyen fotoğraflarımı, diğerlerinin ortak insanlığımızı görmelerine yardımcı olmanın bir yolu olarak sunuyorum” diyor.

Lisa Kristine’in bu yazısı, CNN’de 3 Temmuz 2021’de yayınlanmıştır. Yazı, Lisa Kristine’in izniyle çevrilip yayınlanmıştır.

Çeviri: Burçin Meçik, İFSAK Uluslararası İlişkiler Birimi

***********************************************

Amerikalı insancıl fotoğrafçı, aktivist ve konuşmacı. Fotoğrafları, 100’den fazla ülkede yerli kültürleri ve modern kölelik gibi sosyal sorunları belgelemiştir. Kristine, çalışmaları sayesinde çok sayıda hayır kurumunu ve insani yardım kuruluşunu destekledi. Kristine, Vatikan, Birleşmiş Milletler, Thomson Reuters, Trust London’da düzenlenen konferanslarda açılış konuşması yaptı ve panellerde yer aldı. Explorer’s Club üyesidir.

Lisa Kristine

Instagram

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Belgesel Fotoğrafçılık

Gerçekliğin Olağanüstü Cazibesi

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://instagram.com/ahuincekaralar  tarafından yayına hazırlanmıştır. . . .…

Sabine Meyer

Geriye kalan her şey önemsizleşiyor “Everything else pales into insignificance” Sabine Meyer İFSAK Blog görsel kültür…

Fototerapinin Öncüsü: Jo Spence

Fotoğraf  insanoğlunun deneyimlerini ifade etmek için kullandığı güçlü bir duygusal araç olagelmiştir. 19. yüzyılda fotoğrafın icadından…

Post Belgesel Fotoğraf

Belgesel Fotoğrafın Değişen Sınırları Geleneksel belgesel fotoğrafın ardılı olan post belgesel fotoğraf, öncelinin ontolojik ve epistemolojik…