Furuğ Ferruhzad ve Ev Karadır

/

Mart 2019’a  iple samanın karıştırıldığı “bir kadın meselesi” oturtuldu. Karışınca da maharetle unutturuldu.

Unutturuldu da bir süredir göz ekranımıza yanağını eline yaslamış dünyalar güzeli bir kadın fotoğrafı, kulak antenimize Yaralarım Aşktandır, Furuğ Ferruhzad sesi düşüyor. 1935 – 1967 yılları arasında yaşamış İranlı şair ve yönetmen Furuğ Ferruhzad, ülkemizin kitapçılarında, tiyatrolarında, dansında, şarkısında, sosyal medyasında dolaşmakta.

ellerimi bahçeye dikiyorum
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda yumurtlayacaklar

Kimdir bu  Furuğ Ferruhzad?

furuğ ferruhzad röportaj ile ilgili görsel sonucu

Ev Karadır ya da Hane Siyahtır ya da The House is Black ‘in yönetmeni. 22 dakikalık siyah beyaz bir film, bir belgesel ya da bir şiir. Hangisini kabul ederseniz.

Çevredeki seslerin sesi, sessizliğin sesi, içimize gömdüğümüz insanın sesi , Furuğ Ferruhzad’ın  buğulu sesi eşliğinde siyah beyaz bir film izliyoruz.

Erkek sesi siyah fon üzerinden “Bu dünyada çirkinlik kıtlığı yok, insanlar ona gözlerini kapatırsa daha da çoğalır, bu ekranda çirkinliğin resmini, acı çekmenin tasvirini göreceksiniz ki önemsememek insafsızlık olur.”der.

Siyah fonunun devamında başı örtülü bir kadın raftaki aynaya bakmaktadır. Başının arkası ile aynada yüzünü görürüz. Aynanın bir tarafı nergis çiçeğine benzeyen bir çiçekle bezenmiştir.  Rafın sağ tarafında bir demlik. Kadın aynada kendisine bakan tek gözüyle kayıp zamana ya da hapsedilmiş bir zamana bakarken kamera yaklaşır, kadını gözleriyle ve ruhuyla birlikte görürüz.  Narcissus’un akan suda suretine bakması gibi hep birlikte bakmaya başlarız.

Bir ses yükselir:

Allahım, beni yarattığın için, bana çalışabileceğim eller verdiğin için, dünyanın mucizelerini görebileceğim gözler verdiğin için, güzel melodileri dinleyebileceğim kulaklar verdiğin için, istediğim her yere gidebileceğim ayaklar verdiğin için şükrediyorum.

Beş çocuk bu sözleri söylerken filmde ekrandan taşarak akan yüzleri göreceksiniz, açık bir kitapta küçücük Rıza Şah fotoğrafıyla döneme dokunacaksınız ve o anki duygunuzu Furuğ Ferruhzad “Sana cehennemde şükreden kim Yüce Allahım, bu cehennemdeki kim” diyecek. Duracaksınız.

Çünkü zaman durmuştur. Kımıldamayan bir zamanın filmini izlemekteyiz. Sonra o elleri, gözleri, kulakları, ayakları göreceksiniz. Her yaştan erkekleri, kadınları, çocukları… Zaman tekrar duracak.

Uzayan binanın duvarına ritmik olarak vuran bir adam sayacak: Perşembe, cuma, cumartesi… perşembe cuma cumartesi. Bu saymanın arasına solgun çiçekler, ters dönmüş tabaklar, ayakkabı –yarım şişe, bir çocuk, bir adam çerçevelenerek anıya, ölüye dönüştürülecek. Yaşamak ile ölmek arasındaki arafa düşeceksiniz, izlediğiniz insanlar gibi.  

Ev Karadır, bir şiirdir.

Görüntüler arka arkaya gelirken acının imgesi oya gibi işlenir. Şiirde ritmi oluşturan, anlamı da yoğunlaştıran ses, sözcük, sözcük dizesi tekrarlarını görüntüyle yapar yönetmen. Günleri sayan adam imgesi baştan sona, el arabasındaki çocuk imgesi, çiğneyen ayak imgesi, yün eğirme imgesi, suda sürüklenen yaprak imgesi gibi.  Bazen bu imgelerin geliş sırasını tersine çevirerek toplu tekrarla başka bir imge yaratılır. Görüntülerin çekim biçimleri ve imgelerin dizilişiyle yaratılan mekânsızlaştırma ve zamansızlaştırmada Tanrıya sorar, sorar, sorar Ferruhzad. O sordukça zaman mekân can çekişir.

Ev Karadır, bir belgeseldir.

Bir süre onlarla birlikte yaşayarak 12 günlük bir çalışmayla Tebriz’deki Baba Bağı Cüzzamlılar Evi’nde çekilmiş bir belgesel.  “Cüzzam kronik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Cüzzam kalıtsal değildir. Cüzzam yoksullukla yan yanadır.” diyen Furuğ Ferruhzad Tanrı’nın merhametine sığınmaz. “Cüzzam tedavi edilemez değil, hastalığın ilk safhalarında hastalar iyileşiyor, gösterilecek özen hastalığın yayılmasını durduruyor.” Bu bilgilerin arkasından süslenen cüzzamlı bir kadın görüntüsü üstüne Furuğ Ferruhzad “Hatırla. Gözlerine sürme çekerdin.” der aynaya bakarız tekrar.

Picasso Rafael gibi resim yapmak dört yılımı aldı, bir çocuk gibi resim yapmaksa bütün ömrümü.” der.  Furuğ Ferruhzad filmi çocuklarla başlatır ve çocuklarla bitirir.

Öğretmen sorar: Bize anne ve baba verdiği için Allah’a neden şükrederiz?                                                                                                      Çocuk: Bilmiyorum, annem babam yok.                                                                                                 Öğretmen: Bana dört güzel şey söyle.                                                                                                            Çocuk: Ay, güneş, çiçek, oyun.                                                                                                            Öğretmen: Bana üç çirkin şey söyle                                                                                                                     Çocuk: Eller, ayaklar, baş                                                                                                                      Öğretmen: İçinde ev geçen bir cümle yaz.                                                                                                        Çocuk: Ev karadır.

Biz kapanan kapıları görürken Furuğ Ferruhzad “Ey sen, sevginin gücüyle taşan nehir bize doğru gel bize doğru gel”. Tanrı’ya sorgusu, duası doğaya/ insanlığa yönelmiş ve sevginin gücüne uzatmıştır elin, Yeryüzü Ayetleri’nin şairi.

“Ev Karadır” ile Almanya’da yapılan 1963 Oberhausen Film Şenliği’nde ödül kazandı.

Kimdir bu Furuğ Ferruhzad?

Furuğ Ferruhzad, Rıza Şah İran’ında bir binbaşı babanın ve dindar bir annenin kızı olarak dünyaya gelir. Ataerkil bir toplumda ataerkil bir ailede altı kardeşiyle birlikte büyür. Sanat okulunda eğitim alır. Türkiye Marshall planı ilişkisinde Batıyla bütünleşmeye çalışan bir İran’da, dünyayı etkilemeye başlayan Nazizmli zamanların İran’ında Ferruhzad yazmaya başlar.

Gece gündüz neyin peşindeyim                                                                                         bilmem ne isterim                                                                                                  neden yanan kalbim sönmüştür                                                                               ne arar benim yorgun bakışlarım 

İlk şiirlerinden itibaren dokunduğu her şey hissiyle ve sorgusuyla vardır. Baba, anne, kardeşler, sevgililer dizeler boyunca akarken aslında ne olmak istemediğini anlatır. O yaşadıklarına bakarken, çevresinin onu nasıl gördüğünün de farkındadır. Bedel ödeyecektir.

Dinlediklerinde şiirlerimi yüzüme                                                                        hoş kokulu bir çiçek gibi açan                                                                                                                        fakat yalnız olduklarında                                                                                                                                    beni fahişe bir deli diye adlandıran.

1951’de tanınmış bir sanatçı ve akrabası Perviz Şapur ile evlenir, 16 yaşındadır. 1952 yılında ilk şiir kitabı Tutsak’ı yayınlar. Arkasından Duvar ve İsyan gelir. Anlaşılır ki, baba evi koca evidir. 1953 yılında bir oğlu olur. 1954’te boşanır ve çocuğunu bir daha göremez. Bedel ödeyecektir.

parmaklıklar arasında her sabah                                                                                                             bir çocuğun bakışı güler bana                                                                                                                                               sevinç şarkılarına başladığımda 
dudağında öpücükle gelir bana

Rıza Berahani’ye göre “İran edebiyatında erkeğe hitaben kadınsı duygularla şiir yazmış ilk kadındır.” Bedel ödeyecektir

dudaklarımın tatlı öpücükleri senden                                                                                     tenimin rayihası senden                                                
gizli kıvılcımlarıyla bakışlarım, yüreğimin kan ağlayışı senden

Günah şiiriyle birlikte basın-ı eril bir dünyanın aracılığı ile linç edilir. Düşer, kalkar, yalpalar. 1958 yılından itibaren İran’ın modern edebiyatının öncülerinden İbrahim Golestan’la tanışır. Batı edebiyatını ve sinemasını tanır. Son kitabı Yeniden Doğuş yayınlanır.

Şair, ressam, yönetmen, oyuncu Furuğ Ferruhzad, Jean d’Arc’ın çevirisine çalıştığı yağmurlu 13 Şubat 1967’sinde kütüphaneden çıkıp stüdyoya giderken ilkokul çocuklarını taşıyan araca çarpmamak isterken kaza yapar. Mollalar cenaze namazını kılmaz. İki gün sonra Yazar Mehrdad Samadi cenaze namazını kıldırır. 32 yaşındadır öldüğünde… Gömüldüğünde kar yağmaktadır.

inanalım
soğuk mevsimin başlangıcına inanalım
düş bahçelerinin yıkıntılarına inanalım
işsiz devrik oraklara
ve tutsak tanelere.
bak nasıl da kar yağıyor.

belki de gerçek o iki genç eldi, o iki genç el
durmadan yağan karın altında gömülmüş olan
ve bir dahaki yıl, bahar
pencerenin arkasındaki gökyüzüyle seviştiğinde
ve teninde fışkırdıklarında
uçarı yeşil saplı fıskiyeler,
çiçek açacak olan o iki genç el
sevgili, ey biricik sevgili
inanalım soğuk mevsimin başlangıcına

1965 yılında UNESCO, daha sonra Bernardo Bertolucci, Furuğ hakkında belgesel film yaptı ve yayınladı.

Furuğ Ferruhzad, ülkemizin kitapçılarında, tiyatrolarında, dansında, şarkısında, sosyal medyasında dolaşmakta. Dolaşmaya da devam edecek. Unutturulabilir mi?

Kaynak:

Ferruhzad F. , Yaralarım Aşktandır (2018), Haşim Hüsrevşahi (Çev.), Totem Yayınları

Ev Karadır, Yön. Furuğ Ferruhzad, 1963


Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunudur. Eğitimin değişik kademelerinde çalışmıştır. Edebiyat, sinema, felsefe, psikoloji, sosyoloji ilgi alanlarıdır.

Yorum Sayıları: 3

  1. Furuğsever oldum💃Derin bir yakinlik hissettiğim bu kadini benimle tanistiran,bu güzel yazinin sahibi kadina selam olsun🖐️

  2. Yıllar önce seyrettiğim filmi böylesine güzel bir metinle hatırlamak ne güzel.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Sinema

Leviathan

Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev, büyük sükse yapan 2003 tarihli Dönüş filminden sonra, arada bir kaç film…