Gerda Taro “Döşeğimde Ölürken1”den başını kaldırıp Claud Cockburn’a şunları söylediğinde takvim yaprakları 9 Temmuz 1937’yi gösteriyordu:
…İkimizin de tanıdığı bütün o güzel insanlardan bir tek bu taarruzda öldürülenleri bile düşününce, hâlâ hayatta olmanın adil olmadığı gibi absürt bir düşünceye kapılıyor insan.2
Fotoğrafın tarihine bakılırsa kuzey yarım kürede yaz sona ermek üzere. Avrupa’nın batısında, tarihe tanıklık eden fotoğrafta gökyüzü sakin, kucaktaki yavrucak misali dünya ahvalinden bihaber; yeryüzünü arşınlayan adımlar ise kanlı günlerin, geçmekte olan yaz aylarında kalmayacağını gösteriyor.
Burjuvazinin Naziler ve dünyadaki diğer gerici güçlerin yardımıyla eline geçirdiği, işçi hareketini ezerek yok etme fırsatını değerlendirmeye3 ısrarla devam ettiği günler. Bu kanlı ısrarın sonucuysa içler acısı insan manzaraları: kimi zaman bir tren istasyonunda,4 kimi zaman yıkıntılar arasında, kapı önlerinde çaresiz eğleşen5 ya da yorgan-döşeklerini beraberlerindeki karakaçanların sırtladığı6, yollara düşmüş insanların manzaraları… Az sayıda gazete ve dergide yer bulabilen “Trajik Yüzler”, “Savaşın Acıları”, “İspanyol Karayolu” gibi başlıklarla verilen kara manzaralar.
Fotoğraf öğleden sonra bir vakitte çekilmiş, belki de sabah saatleri. Büyüklerin kafalarında büyüyen belirsiz düşünceler yüzlerinden okunabiliyor. Sarı sıcak güneş batarken, olan biteni kabullenmekte zorlanan yüzler ve yüzlerde derinleşen kırışıklıklar gölgelerin yollardan çekildiği gibi sessizce karanlığa gömülecekler. Kucaktakiler ana baba kucağında daha çok yol tepecekler; kör talihlerinden, tüm çocuklukları savaşla geçecek. Analarının kollarına güç bela uzananlar ise yaşadıkları kıtadaki savaş bitesiye belki onların boylarına yetişecek belki de daha on beş demeden bir cephede kör kurşuna kurban gidecekler.
Zıt yönde yürümekte olan ikiliye gelince…
Sahi kim onlar? Neden zıt istikametteler? Nereye gittiklerini bilircesine attıkları kararlı adımları… Berikilerden ayrılan o adımların sesi… Nereye gidiyorlar? Niye bu telaş? Silahları nerede? Fotoğrafçı mı onlar?
Fotoğrafın kimliği belirsiz öznelerinin kolayca cevaplayabileceği sorulardı aslında bunlar. Bugün ise cevaplar sadece tahminlerden ibaret. O sabah nerede uyanmışlardı? Peki ya yarın… Neler çekmişlerdi dün? Yıllarca basılıp duracak bir fotoğrafın öznesi ya da sahibi olmaya mı gidiyorlar yoksa? Fotoğrafta, bir tahminden ibaret olsa da, zıt yönde yürüyen ve vizörün arkasındaki fotoğrafçı gibi yüzlerini göremediğimiz öznelerin Gerda Taro ve Robert Capa olma ihtimali…
8 Temmuz. Brunette, Madrid. Hotel Gran Via’nın bodrum katı. Havada sevinç dalgaları yayılıyordu. Uğruna çok canlar verilmiş bir zaferin sevinci. Gerda Taro bir köşede kalabalık bir Fransız gazeteci grubuyla birlikteydi, nişin içinde oturuyordu. Biri onu işaret ederek, zaten bildiğim şeyleri anlattı bana: Cepheye nasıl gittiğini, olayların içine nasıl girdiğini ve o çarpıcı fotoğrafları çekebilmek için adamlarla birlikte nasıl ilerlediğini. Ve Cumhuriyetçi komutanın onun varlığını nasıl da kıymetlendirdiğini (ki bunu da biliyordum). Çünkü adamları onu gördüğünde –yirmi beş yaşında olmasına rağmen daha çok bir çocuğa benziyordu– işlerin o kadar da ters gidemeyeceğini hissederlerdi. Çünkü genelde işler ters giderdi.7
Kaynaklar:
- William Faulkner’ın 1930 tarihinde yayımlanan romanı (İletişim Yayınları, 2015, Çev. Murat Belge). Roman yazıda Fransızca adıyla verildiğinden Taro’nun, kitabı bu dilde okuduğu anlaşılıyor.
- ve 7. Jay Allen’in sunuş yazısından. Robert Capa, Death in the Making, Delpire, 2020.
- George Orwell’in 1942 Ağustos tarihli Looking back on Spanish Civil War başlıklı denemesindeki değerlendirmesi. Kaynak: orwellfoundation.com
- Robert Capa’nın 1939 Ocak ayında Barcelona’da geçici mülteci merkezinde çektiği fotoğrafa atfen.
- Robert Capa’nın 10 Aralık 1936’da Regards dergisinin kapağında yayımlanan fotoğrafı ile ve Gerda Taro’nun 1937 Mayıs tarihinde Valencia’da morg kapısında çektiği fotoğrafa atfen.
- Hans Namuth ve Georg Reisner’ın Cerro Muriano’da çektiği diğer iki fotoğrafa atfen.
Bize Ulaşın