Fotoğraf: Robert Capa - Ernest Hemingway / 1941

Bir Fotoğraftan

/

Av Zamanı

Avcı elinde silahıyla tetikte beklemektedir. Tel çerçeveli numaralı gözlüğü, muhtemel bir avın sıra dışı kıpırtılarını saptamak için gözleriyle işbirliği içindedir. Av yapmaktan keskinleşen koku alma duyusuyla, köpeğini yalnızca vurulan avın tanığı olmak için yakınında tutmaktadır. Mücadele, yaşamın özüdür. Daima, bir kaçan, bir de kovalayan vardır.

Ernest Hemingway, 20. yüzyılın en ünlü Amerikalı yazarı. Orduya girme isteğinin, gözündeki bozukluktan dolayı sürekli geri çevrilmesi, onda bulunan savaşma arzusunu ortaya çıkarmıştı. Ama yine de, 1.Dünya Savaşı’na ambulans şöförü olarak katıldı. Avusturya-İtalya sınırında yaralandı; yaşamının geri kalan kısmını, yaralı bir hayvanın ürkeklikle saldırganlık arasındaki belirsiz davranışlarıyla geçirdi. Her şeye rağmen, on dokuz yaşında kahramanlık madalyasının sahibiydi.

Yaşamını gazetecilikle sürdürdü. Paris’e yerleşti; öyküler yazıp, yayınlatmaya başladı. Sabırla bekleyip balık tutmak, heyecanını başka bedenlerde sınayarak boğa güreşlerini izlemek ve doğaya kafa tutarak avlanmak, yazmanın dışındaki en büyük tutkularıydı. Bu uğurda birçok ülkeyi gezdi. İspanya’da Franco’ya karşı Cumhuriyetçiler için, Küba’da da Alman casuslarına karşı çalıştı. Bazen bir dergi muhabiri, bazen de bir gerilla olarak ama en çok da yazar olarak dünyadaki varlığını kanıtladı. Eli hiç boş kalmadı, kalem yoksa tüfek, olta yoksa bir içki kadehi eşlik etti ona.

Av bir tutkudur, bir hastalık; çoğu kez yarım bırakılmış uykular demektir. Bir fotoğraf makinesiyle, bir silah; hedefe kilitlendikten sonra aynı şeydir. Biri yaşamın içinden sadece bir zaman  kesitini ölü bir an olarak kopartırken, diğeri o anın nesnesini yok eder. İkisinde de geri dönüş yoktur. Hayvan cansız, yerdedir; fotoğraf ise gizli görüntü olarak kimyasal işlemin başlayacağı “an”a kadar, boyutlar arasında aydınlığa çıkış yolunu arayacaktır.

Robert Capa. Savaş fotoğrafçısı, bir efsane. İspanya’da iç savaş sırasında çektiği vurulan asker fotoğrafıyla ölümün koreografisini saptadığında, yani fotoğraf makinesiyle tarih yazdığında yalnızca 23 yaşındaydı. Normandiye Çıkarması’nda, o ünlü “D-Day”de, suların içinde çektiği fotoğrafıyla bir kez daha ölümsüzleşti. 1947 yılında, belge fotoğrafının prim yapmasını sağlayan, anları sanata dönüştürmesiyle tescillenen dünyanın en ünlü haber ajansı Magnum’un kurucu üyeleri arasında yer aldı. Çinhindi’nde, 1954 yılında bir mayın, yaşamla onun arasına açarken, o yalnızca varlığının görünen kısmını yitirmişti.

Capa yalnızca dünyanın sıcak savaşlarını değil, geçici barışlarla dinlenen savaşçılarının fotoğraflarını da çekmeyi seviyordu. Karşı karşıya geldiklerinde Capa 28, Hemingway 42 yaşındaydı. Her ikisi de savaşmayı seviyordu. Hemingway, fonda siyah bir lekeye dönüşen ve objektifin alan derinliğinin dışına taşan köpeğiyle birlikte, avını gözler gibi yaparken, Capa’ya hedef olmaktan hiç çekinmedi. Hedef küçülteceğine, aksine avcı orda değilmişçesine profilini vererek, bir fotoğrafta kaplayabileceği en büyük alanı kapladı. Dizlerinin üzerine çökerek aldığı pozisyon, onun Tanrı ile karşı karşıya geldiği ender anlardan birini gösteriyordu. Yıl 1941’di ve güneş bulutların arasında tutsaktı.

İhtiyar adam elini av tüfeğinin tetiğine götürdüğünde, dünyanın bütün denizleriyle arasına bir çizgi çekiyordu. Normandiya Çıkarması’nda, sarmaş dolaş olduğu soğuk deniz dahil… Silahını araya elçi olarak koydu, belleği dünya ile vedalaştı. Hızla koşan leopar sendeledi, debelendiği yeri az sonra kanla dolacak bir havuza dönüştürdü. Kafasında büyük bir ağırlık, sanki akşamdan kalmış gibiydi. Onun için çalan çanlar susmuş, geriye yalnızca fotoğraflardaki anlar ve rom kokulu Küba gecelerinden trompetlerin yorgun sesleri kalmıştı.

Not: Bu yazı daha önce E Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi’nde yayınlanmıştır.

1963 yılında İstanbul’da doğdu. M.S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı (Lisans) 1985, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nı (Yüksek Lisans) 2001 yılında bitirdi.

Farklı konularda yayınlanmış 15 kitabı bulunan Merih Akoğul, Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde 30’un üzerinde fotoğraf sergisi açtı, grup sergilerine katıldı. Fotoğraf sanatı ve kuramı konularında çalışmalar yaptı. Seminer, sempozyum ve açıkoturumlara katıldı, bildiriler sundu, paneller yönetti, seçici kurullarda yer aldı. Reklam sektöründe yazar olarak çalıştı. Çeşitli özel kurumlarda eğitmenlik, özel radyolarda kültür ve sanat programları, televizyon programlarında sanat danışmanlığı yaptı.

Edebiyat, fotoğraf kuramı, plastik sanatlar ve müzik üzerine yazıları ve eleştirileri birçok gazete ve dergide yayınlanan Merih Akoğul, 2003 yılının yaz döneminde Avusturya Başkanlık Sanat Dairesi tarafından verilen bursla çalışmalarını Viyana’da sürdürdü. Çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunan Akoğul, 27 yıldır Türkiye’nin önemli üniversitelerinde (Marmara Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi) fotoğraf dersleri vermiştir.

İstanbul Modern Müzesi Fotoğraf Bölümü Danışma Kurulu üyesi olan Merih Akoğul, aynı zamanda da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eğitmenliğini sürdürüyor. 2010 yılından 2021yılına kadar Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi kitaplarının editörlüğünü yaptı. İFSAK Blog ve Gezgin Foto dergisinde köşe yazarlığını sürdürüyor.

Seçilmiş Kişisel Sergiler

2022 “Caz Zamanı” Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2016 “Montreal’de Bir Mevsim, Galeri Işık
2013 “Tenha Vakitler”, ArtGalerim Nişantaşı, İstanbul
2011 “Kayıp Ruhlar”, ArtGalerim Nişantaşı, İstanbul
2010 “İç İçe İstanbul”, Fototrek, İstanbul
2008 “Standards”, PG Art Gallery, İstanbul
2007 “Sanki”, Leica Gallery, İstanbul
2006 “Geçen Yaz Viyana’da”, Palais Porcia Kunst Raum, Viyana
“Siyah Beyaz Afyonkarahisar”, Fevzi Çakmak Sanat Galerisi, Afyonkarahisar
“Avusturya 2006”, Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2005 “Bit-ki”, PG Art Gallery, İstanbul
“Yolda”, Avusturya Kültür Ofisi, İstanbul
2004 “Otuz Kuş”, PG Art Gallery, İstanbul
“Geçen Yaz Viyana’da”, Fotografevi, İstanbul
2003 “Güzergâh: Edebiyat”, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, İstanbul
2002 “Başarmak”, Fotografevi, İstanbul
2001 “Klasikler/Neo-klasikler”, Fotoğrafevi, İstanbul
“Aşkküre”, Bedri Rahmi Eyüboğlu Sanat Galerisi, İstanbul
1999 “Bronz Askerler”, Fotografevi, İstanbul
1998 “Dönüşümler”, Art Shop, İzmir
“Filim”, İMKB Sanat Galerisi, İstanbul

Yayınlar

2021 “Ağustos” (şiir)
2016 “Montreal’de Bir Mevsim (fotoğraf)
2014 “Gece / Şarkılar” (şiir)
2007 “Sanki” (fotoğraf)
2006 “Siyah Beyaz Afyonkarahisar” (fotoğraf)
2005 “Türk Fotografçıları Kütüphanesi 22/Merih Akoğul” (fotoğraf)
“Bit-ki” (fotoğraf)
“İkizim Söyledi Ben Yazdım” (deneme)
“Saklı Günlükler” (çocuk edebiyatı)
2004 “Geçen Yaz Viyana’da” (fotoğraf)
2002 “Başarmak” (fotoğraf)
2001 “Klasikler/Neo-Klasikler” (fotoğraf)
1999 “Klasikler” (fotoğraf)
1995 “Kuğunun Ölümü” (şiir)
1992 “Son Dokunuş” (şiir)

Küratörlükler

2019 “Yolda” (Türkiye’de Gruplar), Fransız Kültür Merkezi, İstanbul
2019 “Fotoğrafın Doğası”, Artweeks Akaretler, Akaretler No:45, İstanbul
2018 “Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı”, İstanbul Modern, İstanbul
2017 “Beni Bul” / Otoportreye Çağdaş Dokunuşlar, Akbank Sanat, İstanbul
2016 “Poz”, PG Art Gallery, İstanbul
2016 “İnsan İnsanı Çekermiş”, İstanbul Modern, İstanbul
2013 “Bir Zamanlar”, Fotografevi, İstanbul
2012 “Mekânın Doğası”, Hilpark Suites İstinye, İstanbul
2012 2. Bursa Fotofest / Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali
“İnsanlığın İzleri” (Sanat yönetmeni, şef küratör)
2012 “Gidilmemiş Zamanlar”, Hilpark Suites İstinye, İstanbul
2011 1. Bursa Fotofest / Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali
“Karşılaşmalar” (Sanat yönetmeni ve şef küratör)

Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi (Editörlük)

2021 Yusuf Tuvi
2020 Lütfi Özkök
2019 İbrahim Zaman
2018 Ergun Çağatay
2017 Yıldız Moran
2016 Ersin Alok
2015 İzzet Keribar
2014 Sabit Kalfagil
2013 Sami Güner
2012 Ozan Sağdıç
2010 Şakir Eczacıbaşı

Yorum Sayıları: 2

  1. Hemingway iyi ki muharip asker olamamış. Katliam yapar gibi avladığı yüzlerce, belki binlerce canlıyı düşününce ‘iyi ki’ diyorum.
    Sevgiler sevgili Akoğul…

    • Değerli Dostum,

      Güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
      Böyle analojiler kuruyorum işte.
      Fotoğraflar, zaten olasılıklara bağlı bir silsileler zinciri değil midir?
      Hitler’i de Avusturya’da Güzel Sanatlar Okulu’na almamışlardı.
      Hayat işte: Faturası daima insanlığa kesiliyor.
      Sevgiler.

      Merih

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Bosphor-Bosphor

İstanbul’da fotoğraf çekmenin kendine mahsus bir zorluğu var. İlgi çekici imajların yoğunluğu öyle bir raddeye ulaşıyor…

Gerçekliğin Olağanüstü Cazibesi

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://instagram.com/ahuincekaralar  tarafından yayına hazırlanmıştır. . . .…

Foto Patinaj

Daha ziyade motorlu araçların çamurda, buzda, kumda veya benzer zorlu zeminlerde lastiklerinin (tekerleklerinin) hareketine rağmen ilerleyememesi,…

Doğal Seçim…

Uzun zamandır özünde “fotoğraf” olan yazı klavyeden akmıyor. Ancak fotoğraf kullanarak fotoğrafın etrafında döndüğümüz yazılar sunmakla…

Yapay Zeka

Görsellerde yapay zekan kullanımının tartışmaya açılması büyük ölçüde 2023 yılı Sony World Photo Organisation – ki…

Beatrice’den Gelen Mektup

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Özlem Dikeçligil  https://www.instagram.com/ozlem_dikecligil/  tarafından yazının sonunda künyesi verilen kitapların esiniyle…