Timurtaş Onan’ın İstanbul’u “Bir Garip Şehir”

/

Timurtaş Onan’ın 2000-2020 yılları arasında   İstanbul’da çektiği sokak fotoğraflarından oluşan  ve siyah beyaz bir seçki sunan “İstanbul Bir Garip Şehir”, albümü kentin yaşayan tarihine önemli bir arşiv bırakıyor. İstanbul şehrine dair birçok benzer duyguyu birlikte hissederken belki de en ağır basanı toplumsal olarak şahit olduğumuz değişim ve dönüşüm. Fotoğraf çekmeye başladığı 80’li yıllardan bu yana İstanbul’u defalarca kadrajına almış olan fotoğraf sanatçısı Timurtaş Onan, bizleri bu değişimin mekânlarına götürerek, kentin hem  sosyo-kültürel hem de sosyo-ekonomik açıdan geçirdiği  değişimi ve travmayı anlatıyor.

Kitap sanatçının kişisel deneyimlerinden yola çıkarak, şehrin kusurları ve eşsizliği eşliğinde bütüncül bir anlatımla  İstanbul’un güzel ve garip yolculuklarına çıkarıyor okuyucuyu. Kitabın sayfalarını çevirirken, sadece kişisel bir iç dünyayı gözlemlemekten öte, kendi iç dünyamızdan, geçmişin deneyimlerinden ve değişimlerinden bir şeyler anımsıyor, onun sohbetine dalıyoruz.

İstanbul üzerine gerçekleştirdiği farklı konseptlerdeki projeleri ile tanınan Onan’ın çalışmalarından retrospektif bir kesit sunan “İstanbul Bir Garip Şehir”, bizleri yanından ne zaman geçtiğimizi hatırlamadığımız bir yere veya içinden ne zaman geçtiğimizi tam olarak hatırlayamadığımız bir anımıza götürüyor. Ne kadar öznel olsa da, paylaştığımız ortak hafızanın parçaları olan kareler 2000 ile 2020 yılları arasını paranteze alıyor. Bu yıllar arasındaki sayısız dönüşüm ve değişimi nasıl karşıladık? Nasıl karşılıyoruz? Nasıl yaşıyoruz? Onan bizi bir katılımcı olarak bu soruya davet ediyor ve şehre dair tanıklık ettiğimiz sayısız değişimi hatırlatırken, dönemsel gerçekleri yorumluyor.

Timurtaş Onan,  Ara Güler ve Sabit Kalfagil’den sonra bize İstanbul’un belirli yıllar aralığındaki tarihsel değişimini anlatıyor. Kendine has anlatıları olan Onan’ın sokak fotoğraflarında her bir kare tanıdık ve İstanbul’un geçmiş zamanlarının ve şehrin kendine özgünlüğünün parçaları. Onan da bu geçmiş zamanın, gündelik dünyanın dilini yorumlayarak, değişmeyecek tek şey olan değişimi işaretliyor. Fotoğraflar çağın ve beraberinde yaşamın getirdiği olumsuzlukları, sosyokültürel değişimi, İstanbul’un özelinde görsel kayıtları ile geleceğe ulaştırmayı amaçlıyor.

‘Beyoğlu geceleri’, ‘Beyoğlu Neo Klasik’, ‘Işık ve Gölgeler Şehri İstanbul’, ‘Terk Edilmiş’  ülkemizde çağdaş fotoğraf sanatın önemli isimlerinden olan Timurtaş Onan’ın  daha önceden İstanbul üzerine gerçekleştirdiği önemli  projelerden bazıları…  Ayrıca Sokak Çocukları’, Tarlabaşı’nda Neler Oluyor, ‘Kramp ve ‘Geziyi Hatırlamak’ adlı filmler İstanbul üzerine gerçekleştirdiği  sosyal sorumluluk projeleri. “Bir Garip Şehir” bu süreçte İstanbul’un dönüşümü ile bunun kültüre ve yaşama olan etkisi üzerine çalıştığı bir proje. Bir söyleşisinde Neo-liberalizmin kent kültürü üzerindeki negatif etkisine ve  bu sayede oluşan zıtlıklara vurgu yaparken kent insanının hoşgörü dolu yanlarını ironi ile vermek istediğini belirtiyor.  

İstanbul veya ülkemiz tarihine bakıldığında son 20 yıl belki de kentlerimizin, insanlarımızın en çok değiştiği yıllar. Belki de kentsel dönüşüm ifadesi bilinçli olarak söylenmiş. Kentler değişirken tabii ki insanlar ve  mekânlarda değişecektir.  Bizde ki bu değişim ne yazık ki iyiye doğru yönelik bir değişim olmadı. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme evrildi. Kültürel kimlikler ortadan kayboldu. Eski olanın yıkılıp, yeniden inşa edilmesi ve ucube restorasyonlarla kentsel bellek özellikle ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Göçlerin artması ile birlikte ve siyasal ekonomik krizlerle gelen yoksulluk dalgası neredeyse her kenti sardı. Pandemi ile birlikte her geçen gün ağırlaşan bu durum her açıdan eşitsizliği daha belirgin olarak ortaya çıkardı.

Kitaba sunu yazan Yonca Keremoğlu fotoğraflardan yola çıkarak bu değişimi şöyle aktarıyor;

Yaz mevsimlerinde boğazdan denize girenler, sahil boyunca devam eden balıkçılar, kışın yağan İstanbul yağmurunda açılan şemsiyeler, iş çıkışı İstanbul trafiğinde birbiri ardına dizilmiş arabalar… Hepsi tanıdık, hepsi İstanbul’un geçmiş zamanlarının ve şehrin kendine özgüllüğünün parçaları. Onan’da bu geçmiş zamanın, gündelik dünyanın dilini yorumlayarak, değişmeyecek tek şey olan değişimi işaretliyor. Çağın ve beraberinde yaşamın, İstanbul’un sosyokültürel değişimini, bu değişimin görsel kayıtları ile geleceğe ulaştırıyor.”

Onan’ın fotoğraflarında hüzünlü bir ironi görüyoruz.  Göçle birlikte ortaya çıkan, düşük gelirli ailelerin yaşadığı mahallelerin hemen yanında ve çevresinde artık dev binalar ve rezidanslar yükseliyor. Buralarda açılan  alışveriş merkezlerinde, tüketime endeksli yeni yaşam biçimi pompalanıyor. Yeşil alanların büyük ölçüde yok edilmesi sonucu ekolojik dengede giderek bozuluyor.  Hızla ilerleyen değişim sonucu bütün bu karışıklıklar ve karşıtlıklar ortaya çıkıyor. Fotoğraflarda  dev bir plazanın önünde otlayan koyun ve keçi sürülerine rastlayabilirsiniz. Veya kendinizi  birden bire modern binaların arkasında gecekondu mahallelerinde bulabilirsiniz. Bunun gibi birçok karede İstanbul’un kentsel, sosyokültürel değişimini  gözlemlemek mümkün.Fotoğrafçı bu durumu kentin her hücresine sermayenin girmesinin bir sonucu olarak yorumluyor.

Onan, kitabını İstanbul’un bu her anlamda karmaşık yapısını  bazen gülümseten, ama çoğunlukla sorgulatan ve bizleri düşünmeye davet eden  ironik bir dille kurgulamış. Bu durum doğa ve şehrin garip bir şekilde bir arada olduğunu anlatıyor. İstanbul’un simgesi olan tarihi yapılar, dar sokaklar, çarşılar, pazarlar, camiler, kiliseler, meydanlar, vapurlar, takalar, oltalar, banklar, balıkçılar, hamallar, sokak çocukları, yaşlılar, gençler, kadınlar, çamaşırlar, yollar, evler, plazalar kendilerine özgü hikayeleriyle birbirlerini bütünleyerek fotoğraflardaki yerlerini alıyorlar. Muhtemeldir ki  Timurtaş Onan’da kitabın ismini bu garipliklerden almış.

Renkler bir araya geldiklerinde bir anlam kazanırlar veya nesneye anlam kazandırırlar. Renk ilişkileri ya bir uygunluk ya da zıtlık çerçevesi içerisinde oluşur. Genel olarak etkili, güzel, anlaşılır armoniler renk zıtlıklarına dayanırlar. Sanatçı bu renk yaklaşımlarını kendi kişisel anlatım istekleri doğrultusunda düzenleyerek yorumlar.  Çevremizdeki her şeyi, onlardan yansıyan ışık ve  renk varmış gibi gördüğümüzden ve renklerin çeşitliliğinden dolayı, renkler bize hayatın ikilemini anımsatmaz, yaşamın çok çeşitliliğini ifade eder. Siyah-beyaz ise yaşamın ikilemini, zıtlığını, güçlüğünü, farklılığını, çekiciliğini, yalınlığını, sadeliğini, eskiliğini, duygusallığını, hüznünü, yıpranmışlığını, zenginliğini, fakirliğini,  geçmişin izlerini ve aynı zamanda  hayatın anlamını, gerçekliğini ve güzelliğini gösterir. Onan da fotoğraflarını ustaların izinden giderek siyah-beyaz yapmış. Böylece İstanbul’un değişimini, ikilemini, zıtlığını, farklılığını, zenginliğini veya fakirliğini, eskiliğini veya postmodern yeniliğini, çirkinliğini veya güzelliğini daha çarpıcı bir dille ifade etmiş. Timurtaş Onan ise fotoğrafları neden siyah-beyaz çektiğini şöyle anlatmış; “Projelerimin renkli mi, siyah beyaz mı, analog mu veya dijital mi olacağını en başta kararlaştırırım.” cevabını veriyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyor Onan:

Renk ve dokuları indirgediği için siyah beyaz fotoğraflar daha sadedir. Bu sadelik fotoğrafları biçim ve içerik olarak daha güçlü kılar. Fotoğrafı en saf haliyle gören izleyici kompozisyondaki öğelerin birbiriyle ilişkisini daha kolay kuracaktır. En hoşuma gidense siyah beyazın fotoğrafları zamansız kılması ve şiirsellik katması. Bu da İstanbul’a yakışıyor bence.

Fotoğraflara  çekildiği zaman ile sonraki zamanlarda bakıldığında  anlam açısından farklılıklar arz edecektir. Çekildiği zaman hiçbir şey ifade etmeyen bir fotoğraf uygun zamanda veya değişik koşullar da  çarpıcı görüntüler haline gelebilir. Fotoğrafları, sadece barındıkları anlamlara göre değerlendirmemek, biraz da izlendiği ortamın koşulları ve o ortamın gerçekliklerine göre değerlendirmek gereklidir.  Bu yapıldığı sürece fotoğraf,  hem içerik olarak hem de anlamsal olarak değerini kaybetmeyecektir.  Çünkü fotoğraf süreklilik gösteren zamanın ve devinimin içinde anlamsal olarak süreklilik gösterecektir. Yoğun ve hızlıca akıp giden zaman içinde fotoğraf sadece bir an’ın anlamı olmayıp içinde dondurduğu halde saklı tuttuğu tüm geçmiş ve gelecek zamanların anlamıdır. Onan’ın fotoğrafları, “an”da kendini gösteren hesapsız ve kurgusuz gerçeğin; sersemleten, büyüleyen, değiştiren, dönüştüren ve “her şeye rağmen” kendini var eden olagelişini belgeliyor. Bu kitaptaki fotoğraflar dışarıdan ne kadar müdahale edilirse edilsin; hayatın ve şehrin her şeyden azade kendine özgü bir akışı olduğunu ve bu akışı hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini ortaya koyuyor.

Timurtaş Onan, benim için en besleyici yönü insan hikâyeleri dediği, İstanbul üzerine yıllardır yaptığı gözlemi şöyle aktarıyor;

İstanbul’un sokaklarına sadece fotoğraf çekmek için değil insanlarla tanışmak için çıkarım. Kahvelerde, mahallelerde farklı hikâyeler dinlerim ve öğrenirim. Bazen amaçsızca vapura biner Kadıköy’e geçer, geri dönerim. Samatya’dan Yedikule’ye, Yenikapı’dan Eminönü’ne kadar yürüdüğüm olur. Küçükpazar’dan Süleymaniye’ye Zeyrek’ten Ayvansaray’a, Eyüp’e kadar yürüdüğüm olur. Beyoğlu ne kadar değişse de her sokağında bir hatıram saklıdır. Çekim anında imgeyi oluşturan şey oralarda yaşadığım izlenimler ve duygulardır. İstanbul, her köşesinde karşılaşacağınız  hayal gücünüzü besleyici öğeler sayesinde vazgeçilmez bir şehirdir.

İzleyiciye, okuyucuya veya bizlere önerisi ise şöyle Timurtaş Onan’ın;

Tüm dünyada ilerleyen yıkıcı bir sistem var.  Şu anda büyük ölçüde önüne  geçemesek de çözüm üretmek üzere gözlem yapmak ve farkındalık çok önemli. Oturduğumuz yerden olmuyor bu. Sokaklara çıkıp insanlarla tanışın, mahallelerde dolaşın ve neler olup bittiğini anlamaya çalışın derim. Gözlerimizi kapayıp şuursuzca yaşamak bence gelecek kuşaklara yapılan en büyük kötülüktür.

Kitabın sonuna geldiğimizde “İstanbul Bir Garip Şehir”, her gün önünden geçtiğimiz, karşılaştığımız, gördüğümüz yahut görmezden geldiğimiz insanları, sokakları, yapıları farklı bir gözle görmemizi sağlarken,  şehrin kusurları ve eşsizliği eşliğinde bizi şehir üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor, İstanbul’un güzel ve garip yolculuklarına çıkarıyor bizleri.

Kaynaklar;

  1. Seray Şahinler Demir , Gülümseten Hikayeler
  2. Deniz Alan Held Timurtaş Onan’dan yeni fotoğraf kitabı: İstanbul Bir Garip Şehir.
  3. Birgün
  4. Timurtaş Onan. İstanbul Bir Garip Şehir. İstanbul. 2020
  5. Ali İhsan Ökten. Fotoğrafın Eleştirel Gücü. Alter Yayıncılık. Ankara. 2013

1963 yılında Tarsus’ta doğdu. 1988 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1991-1997 yılları arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi I. Beyin Cerrahi Kliniğinde ihtisasını tamamlayarak Beyin Cerrahi Uzmanı oldu. 2013 yılından itibaren Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahi Kliniğinde Eğitim ve İdari Sorumlusu olarak çalışmakta. 2015 yılında Beyin Cerrahı Doçenti oldu.

Bilimsel hayatı dışında, fotoğraf ve sanatı ile de ilgilenen Dr. Ali İhsan Ökten’in yazarlık kimliği de vardır. Bugüne kadar bir çok farklı fotoğraf proje çalışması yapmış ve bir çok yerde fotoğraf sergisi, söyleşisi ve sunumu yapmış, ulusal ve uluslararası birçok ödül almıştır. Fotoğraf sanatı üzerine yazdığı “Fotoğraf Yazıları”, “Fotoğrafın Eleştirel Gücü” isimli kitapları, ayrıca Çukurova Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Can Özşahinoğlu’nun yaşamını fotoğrafladığı ve yazdığı “Yetişmiş İnsanın Gücü: Prof. Dr. Can Özşahinoğlu” kitabı ve Dr. S. Haluk Uygur ile birlikte Çukurova tıp tarihi üzerine editörlüğünü yaptığı “İlk Çağlardan Günümüze Çukurova Tıp Tarihi” kitapları bulunmaktadır. İçinde söyleşi ve yazılarından örneklerinde olduğu Tekin Ertuğ’un yazdığı “Işıkla Resmedenler-8; Ali İhsan Ökten” kitabı da mevcuttur. “Bir Cerrahın Kaleminden-Tıp, Felsefe, Sanat ve Sağlık Politikaları” kitabı ve Arap Alevi kültürü üzerine yazdığı “Anadolu’nun Sırlı Aynası: Arap Aleviler/Nusayriler” kitabı yeni yayınlanmıştır. Yakında “Sanatın Kıyısında Fotoğraf” kitabı çıkacaktır. Dr. Ali İhsan Ökten ayrıca 10 ayrı sanat içerikli kitapta konuk yazarlık veya bölüm yazarlığı yapmıştır. Türk Tabipleri Birliği Edebiyat Matinelerinin Başkanlığını yapmaktadır.

Fotoritim, Fotoiz, Hekimedya, Altın Şehir ADANA, Adana Tabip Odası Dergisi ARTI, Türk Nöroşirürji Derneği Bülteni, ARATOS Bilim ve Felsefe Dergisi, İFSAK Sinema ve Fotoğraf Dergisi, Evrensel Kültür, Altınrota Gezi Dergisi ve Yeni-e dergilerinde fotoğraf ve sanat ağırlıklı olmak üzere sağlık sistemi ve sorunları, kent sorunları üzerine yazılar yazmıştır.

2012-2014 ve 2016-2018 yılları arasındaki dönemlerde Adana Tabip Odası Başkanlığı, 2008-2010, 2010-2012 dönemi Adana Tabip Odası Onur Kurulu üyeliği, bir çok kez TTB Merkez Konsey Delegasyon üyeliği yapmıştır. Halen Adana Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi ve Türk Nöroşirürji Derneği Sekreteridir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Son yazılar: Fotoğraf

Bosphor-Bosphor

İstanbul’da fotoğraf çekmenin kendine mahsus bir zorluğu var. İlgi çekici imajların yoğunluğu öyle bir raddeye ulaşıyor…

Gerçekliğin Olağanüstü Cazibesi

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Ahu İncekaralar  https://instagram.com/ahuincekaralar  tarafından yayına hazırlanmıştır. . . .…

Foto Patinaj

Daha ziyade motorlu araçların çamurda, buzda, kumda veya benzer zorlu zeminlerde lastiklerinin (tekerleklerinin) hareketine rağmen ilerleyememesi,…

Doğal Seçim…

Uzun zamandır özünde “fotoğraf” olan yazı klavyeden akmıyor. Ancak fotoğraf kullanarak fotoğrafın etrafında döndüğümüz yazılar sunmakla…

Yapay Zeka

Görsellerde yapay zekan kullanımının tartışmaya açılması büyük ölçüde 2023 yılı Sony World Photo Organisation – ki…

Beatrice’den Gelen Mektup

Bu yazı, İFSAK Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Grubu’ndan Özlem Dikeçligil  https://www.instagram.com/ozlem_dikecligil/  tarafından yazının sonunda künyesi verilen kitapların esiniyle…